Galiba, insanları gözümün ucuyla izlerken gördüklerim en çok beni etkileyenler. Dün gece, pek de özel olmayan bir yerdeydim. Meşhur bir adam, rumca/yunanca şarkılar söylüyordu. Sigara için soğuğa kendini atanlar ile çıktım, nefes alabilmek için. Üşümekle, nefes alabilmek arasında tercih yapmaya çalışırken, titreyerek birisini arayan bir kadını gördüm. Önce Selanik'i aradı. Orada birisi ile konuştu, arkasından başka birisini... Bir çeşit hasret, bir çeşit terkedilmişlik vardı. Belki otuz saniyelik bir andı. Ama o titreyerek birilerini arayan o kadını o şarkıların hasretle bildiği, tanıdığı, özlediği birini arattığını gördüm. İşte o an, göçmüş, itilmiş ve uzaklaştırılmış olmanın, burada olmanın ama buraya ait olamamanın, burasının seni itmesinin, reddetmesinin derin acısını hatırladım. Yokmuş gibi davrandığım o acıyı.
-- Günlük / Öyküler / Denemeler --