Doğduğunda, Polatlı’nın ufak bir köyündeydiler, annesi tombul yanaklarını gördüğünde sevinçten ağlamaya başlamıştı. Babasına da bir oğlu daha olduğunu söylediler. Mutlu oldu. Gururlandı. O gece herkes neşe ile uyudu. Beş yıl sonra, toz kaldırarak gelen Minibüs’den inen babası, kucağındaki oğlunu göğsüne bastırıyordu, içindeki yaranın kanamasına engel olacakmış gibi. Olmadı. Birşey, ne olduğunu bir türlü anlamadıkları birşey… O birşey, çocuğu “zeka geriliği” ile büyüttü, içlerinde o büyük yara kanadı durdu, acıdı ve acıttı. Yakup bu mutsuzluktan ve huzursuzluktan uzakta yaşadı. Allah vergisi bir mutluluğu vardı içinde, her zaman açan bir çiçek gibiydi. Hep tombul bir çocuk oldu. Esmer, traşlı kafası, güler yüzü köşeden görüldüğünde birileri hemen yanına gelip komik bir cevap versin diye birşeyler sorardı. Yakup’da bu oyunu, zannedilenin aksine, hızla çözdü. Verdiği cevaplara herkes gülüyor, eğleniyordu. O da aynı komik cevabı vermeye devam etti: - Ya...
-- Günlük / Öyküler / Denemeler --