Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Jan, Seni Öldürecekler

Bir caddedeyim, yürüyorum. Birileri var beni bekleyen. Jan seni öldürecekler. İnsanları seviyorum, yada değil. Jan seni öldürecekler. Gökyüzü masmavi, tam sevdiğim gibi. Jan seni öldürecekler.İçimden geldiğince sohbet etmişim, yada tüm hissettiklerimi anlatmışım. Jan seni öldürecekler. Bir köşe başında bekliyor. Jan seni öldürecekler. Silahında kurşunlar, beni bekliyor. Yüzü ter içinde, muhtemelen siyah giyinmiş. Jan seni öldürecekler. Kendini beni öldürmek için hazırlıyor. Jan seni öldürecekler.Kafasında benim ne kadar iğrenç biri olduğum fikri Jan seni öldürecekler.Tüm alnı ter içinde, derin derin nefes alıyor. Jan seni öldürecekler. Kim göndermiş, niye gelmiş ? Jan seni öldürecekler.Sebebine inanmış, inanıyor. Jan seni öldürecekler.İçinde binbir kıpırtı. Jan seni öldürecekler.Bense rahat gibiyim. Belki bir rüya gördüm, hatırlamıyorum, yada değil. Jan seni öldürecekler.Bir gündüz düşü görüyorum, bir şiir okuyorum, yada değil. Jan seni öldürecekler.Tam köşenin önündeyim. Jan seni öl...

Bin Yerçekimi Gücünde

Yerçekimi fiziksel bir çekimdir dedi Feridun Hoca uzaktan akrabam olduğunu hatırlatırcasına çocukluğumdaki derin bir stresi taşıyordum o kısacık anda sanki hayattaki en önemli konu o andaki fiziksel çekim konusuymuş gibi atomların en önemli sorunu birbirlerini nasıl çektikleri ve ittikleri hakkında bir fikrim olmamasının hayatımın geri kalanını yok edeceğine dair bitmeyen bir korku yaşıyordum bir daha hiçbir şeyin iyi olmayacağına ve bir daha yüzümün gülmeyeceğine inandığımda bir anda gülümseyebildi hayatın bir parçası içimden kopup gidiyormuşçasına bir uçurumun ucunda üzerinde dikildiğim o kaya parçası düşüp beni parçalayacak gibi ama o düşme duygusunun da bana verdiği özgürlük ile kendimi bırakmak istediğimi daha iyi biliyorum şimdi ve yere doğru o hızlı düşüşte bin yerçekimi gücünü hissettim yere düşüp parçalanmak üzere olduğumun yani paramparça olmanı ve bütün bedenimin ve en başta beynimin paramparça olmasının bitmeyen duygusunun içimde yarattığı korku...

Hale'nin Evden Gitmesi

O basık gecelerden biriydi. İstanbul’un güzel sitelerinden birinde, hani havuzlu ve güvenlikli sitelerden birinde,   tüm odaların karanlık olduğunu ve sadece mutfağın ışığının yandığını görebiliyordunuz. Bütün mutfakların aynı mobilyaları olduğunu da görebiliyordunuz, bazılarında aynı ama hepsi aynı olan masanın üzerinde bir bilgisayar vardı. Bir diğerinde ufak bir tv, içinde büyük bir arı bir o yana bir bu   yana gidiyor, bir bebeğin ağzına bir yaşlı kadın yemek sokuşturmaya çalışıyordu, diğer odada genç bir erkekle kadın TV seyrederken. Ama Hale’nin mutfağında sadece kendisi , loş bir ışık ve bir sigara dumanı görünüyordu. Üstelik caddeden de Hale seçiliyordu. Masanın üzerine abanmış, bir elinde akıllı telefonu, bir diğerinde kaçıncı olduğunu saymayı bıraktığı sigarası, bir yerlerden Sezen Aksu çalıyordu. Mutfak tertemizdi, yani bir iki su içilmiş bardak sayılmazsa. Bir yerlerde tik-takları duyulan bir saat, bir başka yerde Mavi ama masmavi bir pervazın olduğu Yunan ...