Biz, iş için gezen insanlar, şehirlerin en kolay ulaşılan meyvesini koparırız her zaman; ağacın tam altından baktığımızda gördüğümüz meyveler, o ağacın hikayesidir bizim için. Çoğu toplantı odaları ve otellerde geçen o kısa sürede gördüklerimizi ezberleriz. Şehrin kokusu, sokakları, insanları taksi ile havaalanından otele giden zaman aralığında gördüğümüz kadardır. Gözleri, bakışları, sesleri, şehrin sokaklarına sinen kokuları, yemeklerin görünüşünü ezberleriz. Ama evlerin içinde olanı bilmeyiz. Hafta sonu koşturmasını, markete yada pazara giden kadınları görmeyiz. Gördüklerimiz hep hızlı sarılmış bir film gibi, özet, yanıltıcıdır. Yine de o kısacık zamanda büyük etkiler bırakır. Tahran’a ilk gittiğimde, gözüme bu kadar aşina gelen ama bir o kadar da yabancı bir şehir ile karşılaşacağımı düşünmüyordum. Bir çeşit zıtlıklar deryasıydı. Bir yandan çorak, otsuz, kahverengi bir şehir. Bir yandan devasa parklar, gül bahçeleri ile doluydu. Şehirlerin d...
-- Günlük / Öyküler / Denemeler --