Ana içeriğe atla

Constructive Materials / Yapıcı Kimyasallar

Bir süredir, evet sanıyorum ki yeterince uzun bir süredir, kimya sektörü ile ilgileniyorum. Aslında ben direk kimya sektörü ile de ilgilenmiyorum. Ama hayatımın bir kısmını fıçılanmış, paketlenmiş, paletlenmiş, kutulanmış kimyasalların arasında onlara dokunmamaya çalışarak geçiriyorum.

Hani çocukken gördüğümüz herşeye dokunma alışkanlığımız vardır ya. Hani yeni bir masa görünce dokunmak, bir kumaşa dokunmak, yeni bir insana dokunmak gibi. Ben de bu zararlı, öldürücü, zehirli, patlayıcı ve parlayıcı, yani acaip can sıkıcı kıpır kıpır kimyasallara dokunmak için can atıyorum. Ama dokunmuyorum.

Bu kimyasalların ne işe yaradığını da merak ediyorum. Haylaz bir çocuk gibi bitmez sorular sormak, bu ne işe yarıyor demek, sonra da onun ne işe yaradığını öğrenmek falan istiyorum. Polibirşeyler plastik oluyor, yapıştırıcılar var, boyalar var karışıyor. Çeşit çeşit birşeyler işte. Bir kısmı kıpır kıpır tenekeler içinde, sallayıncı huzursuz çocuklar gibi kımıldıyorlar. Bir kısmı ise torbalarda, minik topcuklar, borular, toz gibi ama toz gibi olmayan birşeyler olarak duruyorlar.

Bu kimyasallar hayatımızı oluşturuyor. Dokunduğumuz herşeyin içine bunlar giriyor, milyonlarca ton kimyasal, birbirine karışıyor, ısınıyor, soğuyor, presleniyor, çalkalanıyor, karıştırılıyor ve sonunda elimizi uzattığımız bir mutfak tezgahı, bir ufak masa, bilgisayırımızın klavyesi ve hatta gıdamız oluyor.

Bu kimyasallar hayatımızı kuruyor, hayatımızı yapıyor.

Bir de yapıcı kimyasallar var. Onlar bizim içimizde, birşeyler oluşturuyor. Ama yıkabiliyor da. Yapıcı oldukları kadar yıkıcı olabiliyorlar. Ve yaşamımız, hayatımız, hayata bakışımız, beynimizdeki kıvrımlar kimyasal birşeylerin sonunda oluşuyor.

Kimyasalların yapamadığı birşey var bana göre: Sanat. Sanatçılık.

Sanatçı olmak, kimyasallar ile oluyor ama kimyasallar yüzünden olmuyor. O maddenin, kimyanın yada fiziğin dokunmadığı bir derinlikte gelişiyor, bir film oluyor, müzik oluyor, şiir oluyor ve diyor ki:

Yarin dudağından getirlmiş bir katre alevdir bu karanfil
Yüreğim acısından bildi bunu.

(Ahmet Haşim)

Bu derinlik, bu iç yakma ve bu acı... Varlığa bu derin damga, işte bu hayatın müziği ve kimyasıdır. Bu dokunduğumuz herşeyin özüdür. Bu toplumun mirası, insan olmanın ana yoludur. Bu sadece Yaratıcının özgünlüğünde aşılabilecek birşeydir.

Bu sanattır. Sanat ise az beyinlilerin zannettiğinin aksine bugün sahip olduklarımızın tamamının yapı taşıdır. Zamanın ruhu, hayatın baharatı ve tadıdır.

Bir sanatçı olmanın derinliği ve mutluluğu, tüm acı çektirmelerine, işkencesine ve hayattan aldığı lezzete rağmen, kıyas kabul etmez bir hazdır.

Sanatçı yaşamın hücrelerindeki titreşimi hisseden insandır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Thassos

Thassos Adası, Kavala'nın açığında bulunan, belki Gökçeada büyüklüğünde güzel bir turizm bölgesi. Ulaşımı Kavala'dan yada Keramoti'den yapılabiliyor. Alexandroupoli'den yaklaşık 150 KM uzaklıkta. Güzel bir otoyol ile ulaşılıyor. Ancak Alexandroupoli/Dedeağaç ile Keramoti arasında çok az akaryakıt istasyonu var. Bu yüzden tedarikli yola çıkmak lazım. Adaya araçla ulaşım Keramoti üzerinden. Esas olarak ada, bu beldeye daha yakın. Kavala'dan yapılacak feribot seyahati daha uzun sürüyormuş. Otoyolda ilk "Feribot" talebasını takip ederek gidilebiliyor. Feribota ulaşmak için zaman zaman tabelalar ortadan kaybolduğundan, Havalaanı tabelasını takip etmek lazım. Son anda başka bir tabela ile yön bulunuyor. Tabelalarda latin alfabesi ile yazılanlar birbirini tutmadığından hayat çok zorlaşabiliyor. Chistopoli yada Hristopoli yazılabiliyor. Aynı gerekçe ile navigasyona da pek güvenmemek lazım. Aynı isme sahip bir çok şehir, bölge var. Rızkının Peşinde Bir Ma...

Alexandroupoli

Alexandroupoli, bizim bildiğimiz adı ile "Dedeağaç", Türkiye'ye son derece yakın bir sahil kasabası. Büyük değil, ama turizm açısından, sınırın Türkiye tarafından kalan bölgelere göre çok daha gelişmiş. Türkiye'den girilen otobandan çıktıktan sonra denize doğru gidince otellere ve yemek yenilebilecek yerlere ulaşılıyor. Bir gün kaldığım için çok fazla inceleyemedim ama her bütçeye göre otel ve lokanta var. Kapıdan girince otellerin verdikleri fiyatlar ile internet üzerinden alınan fiyatlar birbirinden çok farklı. Bu yüzden http://www.hotels.com yada http://www.booking.com gibi adresler uzerinden rezervasyon yapılmasını tavsiye ederim. Üstelik başka ziyaretçilerin yorumlarını da okumak mümkün. Otel fiyatları 50 EU ile 140 EU arasında değişiyor. Şu anda yüksek sezon olmasına rağmen, bize 140 EU'ya kendi havuzu olan bir oda önerdiler. Kalmadık o ayrı... Şehir merkezinde "club"lar, kafeteryalar ve lokantalar yanyana. Otel olarak Thraki oteli tercih ...

Üstümde Bunu Bulmuşlar

Ben öldükten sonra, cebimde bir sinema bileti bulmuşlar. Kötü bir macera filminin bileti, yani öyle ciddiye alınacak birşey değil. Akşam matinesiydi, indirim kartımı kabul etmemişlerdi, biraz pahallıydı. Homurdanıp ödemiştim, gişedeki kızın aldırmaz tavırları sıkıntımı ağırlaştırmıştı. Filmin başlamasına biraz zaman vardı, gezindim alışveriş merkezinde. Vitrinlere baktım, vitrinlere bakan insanlara. Fiyat etiketleri, tıpır tıpır yürüyen kadınlar. Tatlı kahkahalar, ışıklar ve yansımaları... Güzel mavi gömlekler, hep sevdiğim gibi. Yüzüm karardı, sıkıldım. Işıklar gözümü kör etti, kaçarcasına çıktım binadan. Gök alabildiğine uzanıyor, arabalar kızarmış bulutların altında dört bir yana kaçışıyordu. Ufukta hayatımın en kızıl güneşi batıyordu. Gün batıyordu. Gökyüzü, binalar... Altında gezinen insanlar... Her biri birleşmiş, tek bir nesne olmuştu. Tek bir büyük resim, akıl almaz bir manzara. Bir dehşetli resmin içinde, bir minicik karakter olmuşum, neresi gerçek neresi sadece bir s...