Ana içeriğe atla

Barney'in Babası

How I Met Your Mother'ın en eğlenceli karakterlerinden biri Barney Stinson.

Aklı sürekli kadınlarda, düşüncesiz, herşeyi tüketmeye odaklı ama eğlenceli, duygusal bir karakter. Bu karakterin özlü sözlerine bu adresten erişebilirsiniz: http://goo.gl/4VNQU

Barney, babasız büyümüş bir çocuk. Küçük Barney, babasını her sorduğunda, annesi bir tv karakterini işaret etmiş. Dizinin 6. sezonunun son bölümlerinde birbiri ile paralel iki olay gelişiyor:

Marshall,  evine sadık, çocukları ile ilgili ve onlar için rol-model olmuş babasını kaybediyor. Hemen arkasından yıllar yılı kendisini aramamış babası ile tanışıyor Barney. (S06E19)

Barney, bütün bu mutsuzluk içinde babası ile ilgili yaşadığı mutsuzluğu arkadaşları ile paylaştığı sahnede şu dialog gelişiyor:

Barney : Bir daha asla babam ile konuşmayacağım
Marshall: Hayır Barney, ben babam ile bir daha hiç konuşmayacağım. Senin baban, iki sokak ötede yaşıyor.

Gerçekten birşeylerin çok geç geldiği anlar var. Sorunların çözümü için o dönüşü olmayan anları beklememek lazım. Ama sorunların çözümünü gerçekten herkesin istiyor olması gerekiyor.

Gençliğimiz boyunca bize hep "aile, dostlar ve sağlık en önemlisi" derdi insanlar, kitaplar yada hayat. Kanımızın algımızdan hızlı aktığı o günlerde, yaşlı insan zırvası gibi gelirdi bunlar.

Aile, dostlar ve sağlık en önemlisi. Bunlar olmayınca hayat çok boş ve çekilmez. Ama hayatta hiç kimse tüm hayatı zehir edecek kadar önemli değil.

Biricik hayatımız var. Onu onurlu, mutlu ve huzurlu geçirme hakkımızın karşısına, kalıplar, eski hatıraların hayaletleri çıkmamalı.

Dün yaşadığım hayal kırıklığı, yarına dair hayallerimi elimden almamalı.

Dün olduğum kişi, başkalarının zorlaması, hayat koşulları, hatalı bildiklerim, yanlış anladıklarımdan oluşmuş olabilir.

Yarın olacağım kişiyi, henüz zamanım varken, kendim oluşturmak istiyorum.

Tekrar tekrar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Thassos

Thassos Adası, Kavala'nın açığında bulunan, belki Gökçeada büyüklüğünde güzel bir turizm bölgesi. Ulaşımı Kavala'dan yada Keramoti'den yapılabiliyor. Alexandroupoli'den yaklaşık 150 KM uzaklıkta. Güzel bir otoyol ile ulaşılıyor. Ancak Alexandroupoli/Dedeağaç ile Keramoti arasında çok az akaryakıt istasyonu var. Bu yüzden tedarikli yola çıkmak lazım. Adaya araçla ulaşım Keramoti üzerinden. Esas olarak ada, bu beldeye daha yakın. Kavala'dan yapılacak feribot seyahati daha uzun sürüyormuş. Otoyolda ilk "Feribot" talebasını takip ederek gidilebiliyor. Feribota ulaşmak için zaman zaman tabelalar ortadan kaybolduğundan, Havalaanı tabelasını takip etmek lazım. Son anda başka bir tabela ile yön bulunuyor. Tabelalarda latin alfabesi ile yazılanlar birbirini tutmadığından hayat çok zorlaşabiliyor. Chistopoli yada Hristopoli yazılabiliyor. Aynı gerekçe ile navigasyona da pek güvenmemek lazım. Aynı isme sahip bir çok şehir, bölge var. Rızkının Peşinde Bir Ma...

Alexandroupoli

Alexandroupoli, bizim bildiğimiz adı ile "Dedeağaç", Türkiye'ye son derece yakın bir sahil kasabası. Büyük değil, ama turizm açısından, sınırın Türkiye tarafından kalan bölgelere göre çok daha gelişmiş. Türkiye'den girilen otobandan çıktıktan sonra denize doğru gidince otellere ve yemek yenilebilecek yerlere ulaşılıyor. Bir gün kaldığım için çok fazla inceleyemedim ama her bütçeye göre otel ve lokanta var. Kapıdan girince otellerin verdikleri fiyatlar ile internet üzerinden alınan fiyatlar birbirinden çok farklı. Bu yüzden http://www.hotels.com yada http://www.booking.com gibi adresler uzerinden rezervasyon yapılmasını tavsiye ederim. Üstelik başka ziyaretçilerin yorumlarını da okumak mümkün. Otel fiyatları 50 EU ile 140 EU arasında değişiyor. Şu anda yüksek sezon olmasına rağmen, bize 140 EU'ya kendi havuzu olan bir oda önerdiler. Kalmadık o ayrı... Şehir merkezinde "club"lar, kafeteryalar ve lokantalar yanyana. Otel olarak Thraki oteli tercih ...

Üstümde Bunu Bulmuşlar

Ben öldükten sonra, cebimde bir sinema bileti bulmuşlar. Kötü bir macera filminin bileti, yani öyle ciddiye alınacak birşey değil. Akşam matinesiydi, indirim kartımı kabul etmemişlerdi, biraz pahallıydı. Homurdanıp ödemiştim, gişedeki kızın aldırmaz tavırları sıkıntımı ağırlaştırmıştı. Filmin başlamasına biraz zaman vardı, gezindim alışveriş merkezinde. Vitrinlere baktım, vitrinlere bakan insanlara. Fiyat etiketleri, tıpır tıpır yürüyen kadınlar. Tatlı kahkahalar, ışıklar ve yansımaları... Güzel mavi gömlekler, hep sevdiğim gibi. Yüzüm karardı, sıkıldım. Işıklar gözümü kör etti, kaçarcasına çıktım binadan. Gök alabildiğine uzanıyor, arabalar kızarmış bulutların altında dört bir yana kaçışıyordu. Ufukta hayatımın en kızıl güneşi batıyordu. Gün batıyordu. Gökyüzü, binalar... Altında gezinen insanlar... Her biri birleşmiş, tek bir nesne olmuştu. Tek bir büyük resim, akıl almaz bir manzara. Bir dehşetli resmin içinde, bir minicik karakter olmuşum, neresi gerçek neresi sadece bir s...