Ana içeriğe atla

Alexandroupoli

Alexandroupoli, bizim bildiğimiz adı ile "Dedeağaç", Türkiye'ye son derece yakın bir sahil kasabası. Büyük değil, ama turizm açısından, sınırın Türkiye tarafından kalan bölgelere göre çok daha gelişmiş.

Türkiye'den girilen otobandan çıktıktan sonra denize doğru gidince otellere ve yemek yenilebilecek yerlere ulaşılıyor. Bir gün kaldığım için çok fazla inceleyemedim ama her bütçeye göre otel ve lokanta var.

Kapıdan girince otellerin verdikleri fiyatlar ile internet üzerinden alınan fiyatlar birbirinden çok farklı. Bu yüzden http://www.hotels.com yada http://www.booking.com gibi adresler uzerinden rezervasyon yapılmasını tavsiye ederim. Üstelik başka ziyaretçilerin yorumlarını da okumak mümkün. Otel fiyatları 50 EU ile 140 EU arasında değişiyor. Şu anda yüksek sezon olmasına rağmen, bize 140 EU'ya kendi havuzu olan bir oda önerdiler. Kalmadık o ayrı...

Şehir merkezinde "club"lar, kafeteryalar ve lokantalar yanyana.

Otel olarak Thraki oteli tercih ettik. Burası şehir merkezinden sonra yaklaşık 10 km. Türkiye'den gelen bir çok ziyaretçi bu otelde kalıyor. (http://www.thrakipalace.gr) Öyle ki, Web sitesinde Türkçe bir bölüm bile var.


Eski ama bakımlı bir otel, odaları temiz. Büyükçe bir havuzu ve güzel bir sahili var. Ama denize girmek için bu otel tercih edilmiyor. Otelden hemen sonra "Sosyetik Beach"ler varmış.

Thraki Palace Plaj


Otelde tanıştığımız İstanbul'dan gelmiş bir çift, ki biri "Ben buralıyım" diye kendisini tanıttı, bize bir lokanta tavsiye etti.

Doğrusu, öğlen yemek yediğimiz yeri pek beğenmemiştik.

Nisiotiko. http://www.nisiotiko.gr

Sahibinin eşi İzmir'liymiş. Garson'lardan birinin adı Murat. Rahatlıkla anlaşılır bir Türkçe bilgisi var. Zaten biz oradayken, en az 5 - 6 masa Türkiye'den gelmişti.



Grek Salad
Harika bir sunumla, harika yemekler yedik. Bu resimde enfes bir "Grek Salad" var. Şirin, lezzetli, nazik bir lokanta. Mutlaka gitmeli.

Akşam saatlerinde, ziyaret ettiğim diğer Yunan şehirleri gibi, büyük bir kalabalık çıkıyor. Şehir merkezinde araç parkı limanda. Oradan sonra heryere yürüyerek gitmek mümkün. Şehir geç saatlere kadar ayakta.

Harika kahveleri, güzel otelleri ve müthiş mezeleri ile bu kadar yakında bu kadar büyük keyif alacağınıza inanmayacağınız bir yer Alexandroupoli/Dedeağaç





Posted using BlogPress from my iPad

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Thassos

Thassos Adası, Kavala'nın açığında bulunan, belki Gökçeada büyüklüğünde güzel bir turizm bölgesi. Ulaşımı Kavala'dan yada Keramoti'den yapılabiliyor. Alexandroupoli'den yaklaşık 150 KM uzaklıkta. Güzel bir otoyol ile ulaşılıyor. Ancak Alexandroupoli/Dedeağaç ile Keramoti arasında çok az akaryakıt istasyonu var. Bu yüzden tedarikli yola çıkmak lazım. Adaya araçla ulaşım Keramoti üzerinden. Esas olarak ada, bu beldeye daha yakın. Kavala'dan yapılacak feribot seyahati daha uzun sürüyormuş. Otoyolda ilk "Feribot" talebasını takip ederek gidilebiliyor. Feribota ulaşmak için zaman zaman tabelalar ortadan kaybolduğundan, Havalaanı tabelasını takip etmek lazım. Son anda başka bir tabela ile yön bulunuyor. Tabelalarda latin alfabesi ile yazılanlar birbirini tutmadığından hayat çok zorlaşabiliyor. Chistopoli yada Hristopoli yazılabiliyor. Aynı gerekçe ile navigasyona da pek güvenmemek lazım. Aynı isme sahip bir çok şehir, bölge var. Rızkının Peşinde Bir Ma...

Üstümde Bunu Bulmuşlar

Ben öldükten sonra, cebimde bir sinema bileti bulmuşlar. Kötü bir macera filminin bileti, yani öyle ciddiye alınacak birşey değil. Akşam matinesiydi, indirim kartımı kabul etmemişlerdi, biraz pahallıydı. Homurdanıp ödemiştim, gişedeki kızın aldırmaz tavırları sıkıntımı ağırlaştırmıştı. Filmin başlamasına biraz zaman vardı, gezindim alışveriş merkezinde. Vitrinlere baktım, vitrinlere bakan insanlara. Fiyat etiketleri, tıpır tıpır yürüyen kadınlar. Tatlı kahkahalar, ışıklar ve yansımaları... Güzel mavi gömlekler, hep sevdiğim gibi. Yüzüm karardı, sıkıldım. Işıklar gözümü kör etti, kaçarcasına çıktım binadan. Gök alabildiğine uzanıyor, arabalar kızarmış bulutların altında dört bir yana kaçışıyordu. Ufukta hayatımın en kızıl güneşi batıyordu. Gün batıyordu. Gökyüzü, binalar... Altında gezinen insanlar... Her biri birleşmiş, tek bir nesne olmuştu. Tek bir büyük resim, akıl almaz bir manzara. Bir dehşetli resmin içinde, bir minicik karakter olmuşum, neresi gerçek neresi sadece bir s...