Zeki, herkesin tanıdığı birine benziyordu. Uzaktan bir akraba, iyi bir çocuk. Biraz futbola düşkün. Sessiz, sakin. Bazen kötü şakalar yapan, sonra kimsenin içten gülmediğini anladığında kırılan ama belli etmeyen, dudağının kenarında hep bir hüzün, Zeki, uzaktan bir akraba yada bir tanıdığın kardeşi. Esmer, uzun bir yüzü vardı. Gür kuvvetli saçlı ama temiz. Zayıftı ama çelimsiz değil. Güçlü, dayanıklı bir görüntüsü vardı. Adem elması belli, burnu yüzüne büyük gelen bir çocuk. Saçlarını güzel tararsa, bir şarkıcıya benzetilebilirdi. Zeki’nin kırmızı bir forması vardı. İnter’in ise mavi. Hayallerinde mavi forma, koşabildiğince koşardı sahalarda. Geceleri hayalleri büyür, kocaman olurdu. Kendini o forma içinde görür, bir uçakla Roma’ya, bir diğeri ile Paris’e uçardı. Gittiği yerlerde çiçekler ile karşılanırdı. Daha hızlı koşarsa olacak gibi gelirdi, sahaya çıktığında en hızlı, en çevik, en dayanıklı olmaya çalışırdı. Hayallerinde uzaklar, uzaklarda başarılar va...
-- Günlük / Öyküler / Denemeler --