Zeki, herkesin tanıdığı birine benziyordu. Uzaktan bir akraba, iyi bir çocuk. Biraz futbola düşkün. Sessiz, sakin. Bazen kötü şakalar yapan, sonra kimsenin içten gülmediğini anladığında kırılan ama belli etmeyen, dudağının kenarında hep bir hüzün, Zeki, uzaktan bir akraba yada bir tanıdığın kardeşi.
Esmer, uzun bir yüzü vardı. Gür kuvvetli saçlı ama temiz. Zayıftı ama çelimsiz değil. Güçlü, dayanıklı bir görüntüsü vardı. Adem elması belli, burnu yüzüne büyük gelen bir çocuk. Saçlarını güzel tararsa, bir şarkıcıya benzetilebilirdi.
Zeki’nin kırmızı bir forması vardı. İnter’in ise mavi. Hayallerinde mavi forma, koşabildiğince koşardı sahalarda. Geceleri hayalleri büyür, kocaman olurdu.
Kendini o forma içinde görür, bir uçakla Roma’ya, bir diğeri ile Paris’e uçardı. Gittiği yerlerde çiçekler ile karşılanırdı. Daha hızlı koşarsa olacak gibi gelirdi, sahaya çıktığında en hızlı, en çevik, en dayanıklı olmaya çalışırdı.
Hayallerinde uzaklar, uzaklarda başarılar vardı.
Zeki’nin hayalleri ile geleceğinin arasında kocaman dağlar, dağlardan inen adamlar da vardı. O adamların orada olduğunu biliyordu, onların gürültüsü, genç yaşında gördüğü ölümü, yıkımı unutamıyordu.
Başkasının kendi hayallerini yıkmasını istemiyordu.
Hayalleri gibi yükselmek istedi. Kaçmak gitmek istedi.
Kabil’in bitmeyen yangını hayallerini yakmaya çalışınca, balmumu kanatlarına güvendi. “Belki beni görüp içeri alırlar” dedi. Tutundu uçağın bir kapağına, tüm iyiliğin ve kötülüğün sahibi Allah’a dua etti.
İkarus gibi yükseldi Zeki Enveri. Rüzgar göz yaşlarını uçururken, son kez baktı Kabil’e. Ama hayalleri kadar yükselemeden, gür saçlarını seven annesinin tatlı sözü kadar yumuşak bulutlara kavuşamadan, babasının geleceğe dair umutularına tutunamadan düştü.
Kabil’in hayallere uçmak isteyen, futbolcu çocuğu Zeki Enveri, Kabil’in gerçeğine doğru düştü.
Uçmasaydı, önünde sınırlar, yıkım ve acı, arkasında yangın ve ölüm ve vahşet olacaktı.
Yükseldi ve düştü.
19.08.2021
Yorumlar