Ana içeriğe atla

Die Ziekter Gitt

Ben hiç Almanca bilmiyorum.

Birkaç günlük ufak ziyaretler için gittiğim Almanya’da elimde metro haritası, kulağım durakları söyleyen kadında yazan şey ile söylenen şey arasında bir bağlantı kurmaya çalışırken, bu dili asla öğrenemeyeceğimi hissettim her zaman. Bu Almanca’nın umrunda değil, benim de öğrenmeme dair bir baskı olmadığını söyleyebilirim. Bir yıl boyunca, başka öğretmen olmadığı için “zorunlu-seçmeli” ders olarak aldığım Almanca’dan aklımada kalan bir iki kelime var, bunları benim yaşıtımdaki her genç VHS videolardan öğrendi zaten.
Fakat bilmediğim dillerin, bildiğim dillerdeki anlamı ve o şehirlerde kaybolmanın derin acısı bitmez bir baskı üzerimde. Kaybolmak, kimseye soru soramamak, yabancılık hissi ve birkaç günlüğüne kaldığım otelleri ev gibi benimsememe sebep olan garip bir sıla hasreti. Oysa yabancılık hissi, doğduğum andan bu yana gelen garip bir arkadaş benim için.
Doğduğum evde uzun yıllar Türkçe pek az konuşuldu, ben de sonradan öğrendim desem yeridir. Yıllar boyu önce öğrenip sonra unuttuğum başka bir dil olduğu gerçeği ile yaşadım. Yarım yamalak öğrenilmiş o ilk dil, bir kenarda unutulmuş akraba gibi vicdan yarası oldu. Sonradan öğrendiğim bu dile karşı da bitmeyen bir korku ilişti içime. Oysa okumayı çok sevdim, kelimeleri, harfleri ayrı ülkeler gibi tanıdım. Bazen bir kelimenin yazılışığı anlamından koptu, BANKA yazdığımda N harfinin orada ayrık duruşuna şaşırdım. Bu kelime sanki daha uzun olmalıydı, arada N değil ama başka birşey olmalıydı dedim kendi kendime.

Sonra anlam ile uğraşmak geldi, bir başka dil öğrenirken. Neden başka dillerdeki kelimeler birbirine benzer, diye sordum. Cat ve Ketuv kedi anlamına geliyor? Neden Aqua ve Akar birbirine benziyor? Bir dildeki ses diğerindeki anlama benzer mi? Kısacık kelimeler, duygu olmadan birşey ifade eder mi?
Neden bir Alman konuşurken, bazı şeyleri anlıyorum?
Neden yanı başımdaki insanı bazen hiç anlamıyorum?

Jan Devrim
20.11.2007

Die Ziekter Giett: “Buradan uzaklaş, başka bir yere git”, “Bu konuyu bırak, öyle olmasın” anlamına gelmektedir. Uygun gördüğünüz bir dilde kullanabilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Thassos

Thassos Adası, Kavala'nın açığında bulunan, belki Gökçeada büyüklüğünde güzel bir turizm bölgesi. Ulaşımı Kavala'dan yada Keramoti'den yapılabiliyor. Alexandroupoli'den yaklaşık 150 KM uzaklıkta. Güzel bir otoyol ile ulaşılıyor. Ancak Alexandroupoli/Dedeağaç ile Keramoti arasında çok az akaryakıt istasyonu var. Bu yüzden tedarikli yola çıkmak lazım. Adaya araçla ulaşım Keramoti üzerinden. Esas olarak ada, bu beldeye daha yakın. Kavala'dan yapılacak feribot seyahati daha uzun sürüyormuş. Otoyolda ilk "Feribot" talebasını takip ederek gidilebiliyor. Feribota ulaşmak için zaman zaman tabelalar ortadan kaybolduğundan, Havalaanı tabelasını takip etmek lazım. Son anda başka bir tabela ile yön bulunuyor. Tabelalarda latin alfabesi ile yazılanlar birbirini tutmadığından hayat çok zorlaşabiliyor. Chistopoli yada Hristopoli yazılabiliyor. Aynı gerekçe ile navigasyona da pek güvenmemek lazım. Aynı isme sahip bir çok şehir, bölge var. Rızkının Peşinde Bir Ma...

Alexandroupoli

Alexandroupoli, bizim bildiğimiz adı ile "Dedeağaç", Türkiye'ye son derece yakın bir sahil kasabası. Büyük değil, ama turizm açısından, sınırın Türkiye tarafından kalan bölgelere göre çok daha gelişmiş. Türkiye'den girilen otobandan çıktıktan sonra denize doğru gidince otellere ve yemek yenilebilecek yerlere ulaşılıyor. Bir gün kaldığım için çok fazla inceleyemedim ama her bütçeye göre otel ve lokanta var. Kapıdan girince otellerin verdikleri fiyatlar ile internet üzerinden alınan fiyatlar birbirinden çok farklı. Bu yüzden http://www.hotels.com yada http://www.booking.com gibi adresler uzerinden rezervasyon yapılmasını tavsiye ederim. Üstelik başka ziyaretçilerin yorumlarını da okumak mümkün. Otel fiyatları 50 EU ile 140 EU arasında değişiyor. Şu anda yüksek sezon olmasına rağmen, bize 140 EU'ya kendi havuzu olan bir oda önerdiler. Kalmadık o ayrı... Şehir merkezinde "club"lar, kafeteryalar ve lokantalar yanyana. Otel olarak Thraki oteli tercih ...

Üstümde Bunu Bulmuşlar

Ben öldükten sonra, cebimde bir sinema bileti bulmuşlar. Kötü bir macera filminin bileti, yani öyle ciddiye alınacak birşey değil. Akşam matinesiydi, indirim kartımı kabul etmemişlerdi, biraz pahallıydı. Homurdanıp ödemiştim, gişedeki kızın aldırmaz tavırları sıkıntımı ağırlaştırmıştı. Filmin başlamasına biraz zaman vardı, gezindim alışveriş merkezinde. Vitrinlere baktım, vitrinlere bakan insanlara. Fiyat etiketleri, tıpır tıpır yürüyen kadınlar. Tatlı kahkahalar, ışıklar ve yansımaları... Güzel mavi gömlekler, hep sevdiğim gibi. Yüzüm karardı, sıkıldım. Işıklar gözümü kör etti, kaçarcasına çıktım binadan. Gök alabildiğine uzanıyor, arabalar kızarmış bulutların altında dört bir yana kaçışıyordu. Ufukta hayatımın en kızıl güneşi batıyordu. Gün batıyordu. Gökyüzü, binalar... Altında gezinen insanlar... Her biri birleşmiş, tek bir nesne olmuştu. Tek bir büyük resim, akıl almaz bir manzara. Bir dehşetli resmin içinde, bir minicik karakter olmuşum, neresi gerçek neresi sadece bir s...