Akşam oldu... Gün bitiyor...
Hayat tatlı bir yaz esintisi oldu bu sene. Kötü ve zor günler bazen geliyor ama en kötüsünün geride kaldığına inanmak istiyorum.
Kendime ayırdığım ufak zamanlar, zorluklara dayanmak konusunda ihtiyaç duyduğum gücü veriyor.
Bugün sakin ama yorucuydu.
Dev bir binanın sağından solundan girip, beni yada daha sonra benim yerimde olacak birilerini ezip ezmeyeceğine baktım, bildiğim - bilebildiğim kadarı ile.
Birazcık bel ağrısı bıraktı, herşey oldu bitti.
Daha az öfkelenince ve daha çok "olsun, bu da geçer" dedikçe hayat daha kolay oluyor. Olmasını istiyorum.
Bu sıralar tekrar yazabiliyor olmak en önemli mutluluk benim için, içimdekilere bakabiliyor olmak, sadece burada olmaktan, bunu yaşıyor olmaktan keyif almamı sağlıyor.
Evet, yaşamak insanı olgunlaştırıyor.
Çok ama çok yıllar önce, henüz bir lise öğrencisiyken, bana "neden kendi cemiyetine destek olmuyorsun" diye sormuştu birisi. Biraz da özgüvenimin gençlik ile zirve yapmasından "ben elimden geleni herkes için ortaya koyarım, hangi cemiyet faydalanırsa faydalanır" demiştim.
Küçük yerde büyük adam olmaya çalışmanın lüzumsuz olgunluğuydu bu. Ama doğru laf etmişim.
Sonra bu olgunluğu bırakıp dünyayı kurtarmaya, birilerine birşeyler anlatmaya çalıştığımı görüyorum. Hata etmişim.
Sonra birşekilde başka hayatları gördüm, başka insanları. Münih'de bir klasik Bavyera yemekleri yapan bierhause'da mutlu mesut sohbet edenleri gördüm. Paris'de akıl almaz bir zenginliği, Barselano'da uyumaz bir şehri gördüm.
Kendi harcadıklarıma üzüldüm.
Bugün geçen zamana harcamanın anlamsız olduğunu biliyorum. Nasıl sonuçlanacağını bilmediğim ama nasıl yaşayacağıma kısıtlı da olsa karar verebileceğim bir hayatım var.
İnsanların yargılamasından korkarak ne kadar yaşayabiliriz ki?
Aşık olacağız, sevişeceğiz, canımız bildiklerimizden başka şeyler isteyecek, yeni yemekler yiyecek, başka şehirler göreceğiz. Bambaşka insanlar ile taşınacağız.
Kısıtlı çevremizin kısıtlı deneyimler ile yargılamasının ne anlamı var? Bir süre sona yok olacağız.
Ben de yok olacağım. Bu gerçeği hergün tekrar etmek dahi anlamanın derinliğine bir katkıda bulunmuyor.
Dünyanın evrende bir atom kadar büyüklüğü olmadığı gerçeğine karşı, ne kadar küçük olduğumu anlamam ne kadar uzun sürdü..
Bugün bu küçüklüğüme rağmen tek önemli olanın sevdiklerim, ben ve dokunabildiğim o minicik çevre olduğunu anlıyorum.
Hayatımı hüzün ve mutsuzluğa mahkum etmemeliyim, kimse etmemeli...
Ben bir anlatıcıyım, birilerine kendimi anlatırken bazı şeylere dair bir tuz tanesi kadar "gördüğümü" anlatıyorum.
Ben bir anlatıcı olarak hayatın içinde, bir tatlı esinti, bir huzurlu şarkı, insanı aydınlatan bir şiir yada bilgece bir söz kadar, yani bunlardan sadece bir tanesi kadar anlam ifade edebilirem çok fazla şey yapmış olacağımı biliyorum.
Gerisi çalışmak, hüzün ve çaba...
Bana kalan bu kadarının keyifini çıkartmak istiyorum.
Aksatmadan devam ettiğim dualarım, her aşk ile kutsanmış ayın 13 veya şirin bir ada huzuru.
Ben kendimi bunlarda buluyorum. Kimilerine göre tezat gelen yerleri olsa da,ben ben olmaktan çok mutlu oluyorum.
Bunun için teşekkür ederim Rabbim, teşekkür ederim sevdiklerim, teşekkür ederim hayat, teşekkür ederim.
13.07.2009
Yorumlar