Ana içeriğe atla

Yunanistan'a Araba ile Gitmek

Yaz başında, Temmuz ile birlikte, eş dost tatile çıktığından, arayan soran birden azalmıştı. İki haftalık saadet, uzun zamandır bekleyen raporların hazırlanması ve normal tempoda çalışmanın ne demek olduğunun hatırlanmaya çalışılması sebebi ile geçen adaptasyon sürecinde harcandı gitti.

Temmuzun son iki günü kabul gibiydi. Meğer Ağustos'da olacakları hatırlatmak için bir uyarı işaretiymiş.

Sözün özü:E-Posta görünce içim bulanacak kadar yorulduktan sonra, kısa bir tatil ile iş seyahati aynı haftaya denk geldi. Aslında bu tanım, bir avuntu, çünkü tatil planımı iş seyahati böldü. Ne gam, biz bunlara alışığız...

Cuma günü sabah erken saatlerde yola çıktık. Hedef Alexandroupoli. Yani bizim bildiğimiz adı ile "Dedeağaç"

Önce gitmeden önceki hazırlıklar:

Pasaportlarda Shengen vizesi olması gerekiyor.
Araç ile gidileceğinden, Ipsala sınırına 50 KM uzaklıktadır, Araç için de hazırlık yapılması lazım.
Eğer araç yolculuğu yapanlara aitse, sorun yok. Eğer değilse mutlaka "Vekalet" çıkartılması gerekiyor. Kiralık araçlar için de geçerli. Bu işlem noterde yapılıyor.
Bunun dışında, Yunan sınırından geçmek için mutlaka sürücünün "Beynelminel Ehliyeti" olması gerekli. Bu ehliyet Turing kurumundan (http://www.turing.org.tr) çıkartılıyor. İlk yıl için 250 TL ve 4 Adet vesikalık resim lazım.

Bunun yanı sıra araç için "Yeşil Sigorta" yapılması lazım. Her ikisi de Ipsala gibi büyük sınırlarda yapılabiliyor. Ama Yeşil Sigortayı sanıyorum daha pahallıya yapıyorlar. Bu yüzden çıkmadan önce her ikisini de yaptırmakta fayda var.

Özetleyelim:
- Pasaport ve Vize
- Gerekiyorsa Araç için vekalet
- Araç için Yeşil Sigorta
- Sürücü için Beynelminel Pasaport

Sınır, İstanbul'dan yaklaşık 200 KM uzaklıkta. Yol son derece düzgün ve rahat. Sınırı geçtikten sonra da otobanla ilerleniyor. Sınırı geçmek, evraklar hazır olduktan sonra 10 dk sürmüyor.


View Larger Map



Yorumlar

Adsız dedi ki…
Teşekkurler

Bu blogdaki popüler yayınlar

Thassos

Thassos Adası, Kavala'nın açığında bulunan, belki Gökçeada büyüklüğünde güzel bir turizm bölgesi. Ulaşımı Kavala'dan yada Keramoti'den yapılabiliyor. Alexandroupoli'den yaklaşık 150 KM uzaklıkta. Güzel bir otoyol ile ulaşılıyor. Ancak Alexandroupoli/Dedeağaç ile Keramoti arasında çok az akaryakıt istasyonu var. Bu yüzden tedarikli yola çıkmak lazım. Adaya araçla ulaşım Keramoti üzerinden. Esas olarak ada, bu beldeye daha yakın. Kavala'dan yapılacak feribot seyahati daha uzun sürüyormuş. Otoyolda ilk "Feribot" talebasını takip ederek gidilebiliyor. Feribota ulaşmak için zaman zaman tabelalar ortadan kaybolduğundan, Havalaanı tabelasını takip etmek lazım. Son anda başka bir tabela ile yön bulunuyor. Tabelalarda latin alfabesi ile yazılanlar birbirini tutmadığından hayat çok zorlaşabiliyor. Chistopoli yada Hristopoli yazılabiliyor. Aynı gerekçe ile navigasyona da pek güvenmemek lazım. Aynı isme sahip bir çok şehir, bölge var. Rızkının Peşinde Bir Ma...

Alexandroupoli

Alexandroupoli, bizim bildiğimiz adı ile "Dedeağaç", Türkiye'ye son derece yakın bir sahil kasabası. Büyük değil, ama turizm açısından, sınırın Türkiye tarafından kalan bölgelere göre çok daha gelişmiş. Türkiye'den girilen otobandan çıktıktan sonra denize doğru gidince otellere ve yemek yenilebilecek yerlere ulaşılıyor. Bir gün kaldığım için çok fazla inceleyemedim ama her bütçeye göre otel ve lokanta var. Kapıdan girince otellerin verdikleri fiyatlar ile internet üzerinden alınan fiyatlar birbirinden çok farklı. Bu yüzden http://www.hotels.com yada http://www.booking.com gibi adresler uzerinden rezervasyon yapılmasını tavsiye ederim. Üstelik başka ziyaretçilerin yorumlarını da okumak mümkün. Otel fiyatları 50 EU ile 140 EU arasında değişiyor. Şu anda yüksek sezon olmasına rağmen, bize 140 EU'ya kendi havuzu olan bir oda önerdiler. Kalmadık o ayrı... Şehir merkezinde "club"lar, kafeteryalar ve lokantalar yanyana. Otel olarak Thraki oteli tercih ...

Üstümde Bunu Bulmuşlar

Ben öldükten sonra, cebimde bir sinema bileti bulmuşlar. Kötü bir macera filminin bileti, yani öyle ciddiye alınacak birşey değil. Akşam matinesiydi, indirim kartımı kabul etmemişlerdi, biraz pahallıydı. Homurdanıp ödemiştim, gişedeki kızın aldırmaz tavırları sıkıntımı ağırlaştırmıştı. Filmin başlamasına biraz zaman vardı, gezindim alışveriş merkezinde. Vitrinlere baktım, vitrinlere bakan insanlara. Fiyat etiketleri, tıpır tıpır yürüyen kadınlar. Tatlı kahkahalar, ışıklar ve yansımaları... Güzel mavi gömlekler, hep sevdiğim gibi. Yüzüm karardı, sıkıldım. Işıklar gözümü kör etti, kaçarcasına çıktım binadan. Gök alabildiğine uzanıyor, arabalar kızarmış bulutların altında dört bir yana kaçışıyordu. Ufukta hayatımın en kızıl güneşi batıyordu. Gün batıyordu. Gökyüzü, binalar... Altında gezinen insanlar... Her biri birleşmiş, tek bir nesne olmuştu. Tek bir büyük resim, akıl almaz bir manzara. Bir dehşetli resmin içinde, bir minicik karakter olmuşum, neresi gerçek neresi sadece bir s...