Jared Diamond, “Upheaval” kitabında ulusların nasıl krize girdiğini ve bu krizden nasıl çıktığını anlatır. Krizden çıkmanın en önemli aşaması, elbette, krizi kabul etmektir. Toplumun büyük kesiminin bir kriz olduğu konusunda hem fikir olması, krizin etkilerini anlaması ve çıkış yolu bulunması gerektiğine inanması gerekir.
Kitabın son bölümünde demokrasinin son dönemde nasıl etki altında bırakıldığını ve kitlelerin nasıl ayrıştırıldığını anlatıyor. Bugün sosyal medya ile doruk noktasına ulaşmış olan kutuplaşma fenomeni, aslında uzun yıllar önce gazeteler ile ve daha sonrasında televizyon ile toplumu etki altına alıyordu.
Her birimiz, konuşmayı söktüğümüz andan itibaren birer reklam mecrası haline geliyoruz. Bize birilerinin anlattığını dinleme, genlerimize işlemiş olan öykülerden etkilenme davranışımız her birimizi bir ödeme makinası haline getiriyor. Bir öykü dinleyeceğiz, inanacağız, karşılığında bir şeyler vereceğiz.
Gazete okuyanlar, benzer gazeteleri okumaya ve benzer yazarları dinlemeye başlıyorlar. O yazarları okuyanlara ulaşmak isteyen kurumlar o gazetelere ilan veriyor. Gazete benzer insanlara erişmek için fikirlerini radikalleştiriyor, keza radikalleşme o okuyucunun başka gazeteleri okumasına engel oluyor. Bir topluluk, cemaat fikri oluşuyor. Bu döngü böylece devam ediyor.
Benzer sistem Twitter ve Facebook’da da var. Hep hoşlandığınız, okumayı tercih ettiğiniz haberleri görüyorsunuz. Çünkü böylece daha fazla Twitter kullanıyorsunuz. Ekranınızdan karşıt görüşler yavaş yavaş siliniyor. Ve o kadar çok aynı öyküyü dinliyorsunuz ki, dinlediğiniz öykü kaçılmaz bir gerçek haline dönüşüyor.
Basit bir örnek aşı karşıtlığı ile verilebilir, bir kaç aşı karşıtı takip ederseniz, önerilen tüm hesaplar aşı karşıtı hesaplar haline gelecektir. Bir süre sonra aynı tezi savunan ve büyük olasılıkla aynı kaynaktan beslenen, yani farklı bir bilgiye değil, aynı bilgiye dayanan fakat yüzlerce kez tekrarlanan bir mesajı okumaya başlayacaksınız.
Eğer siz de buna inanıyorsanız, bu bilgi kesinleşecek.
Böylece en net, en görülebilir, dokunulabilir konularda dahi aramızda ince çatlaklar oluşacak, bu çatlaklar büyüyecek, toplum küçük parçalarına kadar ayrışacak ve birbirimizden nefret edeceğiz.
Bu küresel bir kutuplaşma. Hepimiz farklı seviyelerde ayrışıyoruz ve mikro nefret kültürleri oluşuyor. En ilginç tarafı bu nefret kültürleri kendi içinde tutarsız, belli konularda birbirinden nefret eden ama bir konuda uzlaşan yapılan olması gerekirken, birbirlerini dönüştürüyoruz ve her konuda birbirimize benzemeye başlıyoruz.
Distopik romanların ön gördüğü herkesin birbiri ile aynı olduğu geleceğin farklı bir oluşumuna doğru gidiyoruz, herkesin birbirinden aynı şekilde nefret ettiği bir topluma.
Başka sesleri dinlemeyi öğrenmek ve sabırlı olmak zorundayız. Herkes birbirine cahil, kötü niyetli ve düşman olarak bakıyor. Bunu durdurmanın bir yolunu bulmalıyız.
Bana sorarsanız, ülkemiz başta olmak üzere dünyanın içinde bulunduğu en önemli kriz bu.
Yüzleşmemiz gereken kriz, bu devasa kutuplaşma.
Yorumlar