Babamın, kızıla çalan bıyıkları ile ahşap evin merdivenlerini neredeyse koşarak tırmandığını gördüm. Küçüktüm, minik mutfağın önünde, ahşap saatin gölgesinde oyun oynuyordum. Korkulukların dökülmüş beyaz boyasının altından, kurt delikleri görünüyordu, bazen kıtır kıtır ahşabı yemelerini duyardım, hem korkar hem de hoşuma giderdi. Babam her akşam o korkulukları, merdiveni ve evi sallayarak içeri girerdi. Elinde bir ekmek, bir torbada alakasız birkaç şey; yoğurt yada yağ, her neyse, yanında bir ufak çikolata. Koşarak aldım elinden, kucağına alır sarılırdı, ter kokusunu duymak için daha çok yaslanırdım, babamdı, baba kokardı. Annem, sabunlu elleri ile bulaşıktan çıktı. “Hoşgeldin” dedi, “Hoşbulduk” dedi babam. Sonra beni salona bıraktı babam, televizyon yoktu, çikolata ve ahşap oyuncaklarla oynadım. Onlar fısır fısır konuştular, annem biraz kızdı, biraz dinledi. Ahşap ev, sesleri kulağıma taşıdı.. “Yüzüğü getirip, alır mısın, paraya ihtiyacımız var diye sordu. Almasamıydım?” d...
-- Günlük / Öyküler / Denemeler --