Ana içeriğe atla

Tomografi, Renkli,Sinemaskop

Hayatımızın yeterince ortalıkta olduğunun farkında değiliz.

Ciğerimizi de döküyoruz ortaya.

Ben "tam olarak" bağırsak sistemimi renkli sinemaskop öğreneceğim Pazartesi günü...

Alakasız gibi ama bir insanın öldüğünü, onu kaybettiğimizi ne zaman anlarız? Mezara verdiğimizde mi, aradığımızda ulaşamadığımızda mı, ihtiyaç duyduğumuzda mı?

Galiba o kabullenme başka bambaşka bir hadise.

Ben Erdal Amcamı kaybettiğimi yıllar sonra bir gece yarısı uyanarak anlamıştım, ağlayarak, gözyaşları içinde.

Kolon kanseri olduğuna dair teşhisin öğrenildiği günü hatırlıyorum. Babamın dükkanında sessiz, sakin bir gün geçiriyordum. Önce amcam geldi ve bana "Önemli birşey yok" dedi... Her zamanki gibi güleçti.. Tahlil sonuçları çıkmıştı.

Belki bir yarım saat sonra halam geldi ağlayarak, "kanser" dedi... Yine hıçkırarak gitti.

Arası karışık, acı, üzücü olaylarla dolu. Sonra kaybettik. Bebeği henüz dünyaya gelmişti.

Önce belim ağrıdı, hoptirinom, sıkıntılı, gitmeyen bir ağrı.. Gittim hekimin ellerine bıraktım kendimi, evire çevire film çektiler.

Sonra "aa burada bir şey var." dediler. Bu şey ne ola ki? Sen bir başka doktora git.

O doktor "aaa gerçekten birşey var " dedi.. Galiba taşmış ama bağırsakda birşey olabilirmiş, kakamı fazla tutmuş bile olabilir mişim, ısrarcı yapışkan bir kaka.

Yada? Yada birşey olmazmış. 6 Milimlik bir taş, bağırsakta kireçlenme yada ısrarcı bir tutam kaka.

Kötü birşey yok biliyorum ama kötü birşey olmadığına dair ümitlerimin zaman içinde kaybolduğu bir hatıram var, iki çocuğum, düzene sokmak için savaştığım bir hayatım, tırnaklarımla biryere gelmiş ve ömrümün önemli bir kısmını almış bir kariyerim var.

Aslında bağırsaklarımda ne olduğunu bilmediğim 5 mm bir cisim var kendisinin kaka olmaması ihtimali hayatıma kaka bulaştırıyor...

Aslı Astarı Bu...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Thassos

Thassos Adası, Kavala'nın açığında bulunan, belki Gökçeada büyüklüğünde güzel bir turizm bölgesi. Ulaşımı Kavala'dan yada Keramoti'den yapılabiliyor. Alexandroupoli'den yaklaşık 150 KM uzaklıkta. Güzel bir otoyol ile ulaşılıyor. Ancak Alexandroupoli/Dedeağaç ile Keramoti arasında çok az akaryakıt istasyonu var. Bu yüzden tedarikli yola çıkmak lazım. Adaya araçla ulaşım Keramoti üzerinden. Esas olarak ada, bu beldeye daha yakın. Kavala'dan yapılacak feribot seyahati daha uzun sürüyormuş. Otoyolda ilk "Feribot" talebasını takip ederek gidilebiliyor. Feribota ulaşmak için zaman zaman tabelalar ortadan kaybolduğundan, Havalaanı tabelasını takip etmek lazım. Son anda başka bir tabela ile yön bulunuyor. Tabelalarda latin alfabesi ile yazılanlar birbirini tutmadığından hayat çok zorlaşabiliyor. Chistopoli yada Hristopoli yazılabiliyor. Aynı gerekçe ile navigasyona da pek güvenmemek lazım. Aynı isme sahip bir çok şehir, bölge var. Rızkının Peşinde Bir Ma...

Alexandroupoli

Alexandroupoli, bizim bildiğimiz adı ile "Dedeağaç", Türkiye'ye son derece yakın bir sahil kasabası. Büyük değil, ama turizm açısından, sınırın Türkiye tarafından kalan bölgelere göre çok daha gelişmiş. Türkiye'den girilen otobandan çıktıktan sonra denize doğru gidince otellere ve yemek yenilebilecek yerlere ulaşılıyor. Bir gün kaldığım için çok fazla inceleyemedim ama her bütçeye göre otel ve lokanta var. Kapıdan girince otellerin verdikleri fiyatlar ile internet üzerinden alınan fiyatlar birbirinden çok farklı. Bu yüzden http://www.hotels.com yada http://www.booking.com gibi adresler uzerinden rezervasyon yapılmasını tavsiye ederim. Üstelik başka ziyaretçilerin yorumlarını da okumak mümkün. Otel fiyatları 50 EU ile 140 EU arasında değişiyor. Şu anda yüksek sezon olmasına rağmen, bize 140 EU'ya kendi havuzu olan bir oda önerdiler. Kalmadık o ayrı... Şehir merkezinde "club"lar, kafeteryalar ve lokantalar yanyana. Otel olarak Thraki oteli tercih ...

Üstümde Bunu Bulmuşlar

Ben öldükten sonra, cebimde bir sinema bileti bulmuşlar. Kötü bir macera filminin bileti, yani öyle ciddiye alınacak birşey değil. Akşam matinesiydi, indirim kartımı kabul etmemişlerdi, biraz pahallıydı. Homurdanıp ödemiştim, gişedeki kızın aldırmaz tavırları sıkıntımı ağırlaştırmıştı. Filmin başlamasına biraz zaman vardı, gezindim alışveriş merkezinde. Vitrinlere baktım, vitrinlere bakan insanlara. Fiyat etiketleri, tıpır tıpır yürüyen kadınlar. Tatlı kahkahalar, ışıklar ve yansımaları... Güzel mavi gömlekler, hep sevdiğim gibi. Yüzüm karardı, sıkıldım. Işıklar gözümü kör etti, kaçarcasına çıktım binadan. Gök alabildiğine uzanıyor, arabalar kızarmış bulutların altında dört bir yana kaçışıyordu. Ufukta hayatımın en kızıl güneşi batıyordu. Gün batıyordu. Gökyüzü, binalar... Altında gezinen insanlar... Her biri birleşmiş, tek bir nesne olmuştu. Tek bir büyük resim, akıl almaz bir manzara. Bir dehşetli resmin içinde, bir minicik karakter olmuşum, neresi gerçek neresi sadece bir s...