Kibritçi Kız Hüznü Çok ama çok soğuktu. O durgun, iç kaldırıcı otobüs kokusundan uzaklaşmak istedik. Karanlıkta, fısıltılar arasından ve birilerine çarparak kapıya ulaştık. Daha kapıya gelmeden temiz havanın uyandırıcı duyusu beni rahatlattı ve göğsümü sıkan baskıyı üzerimden aldı. Derin derin nefes aldım, sarmalanmış ve boğulmak üzereymişcesine... Evet, kaçıyorduk. Gerçek ve içten bir kaçmaydı bu, içimize sinen acı, çaresizlik ve klişe umutlar, yarın yeni birşey olacağına dair hiç birşey bırakmamıştı. Kız arkadaşım elimi tuttu tuttu, üşümüş parmaklarım, onun minik elleri arasında ısındı. Biraz daha rahatladım. Küçük bir şehirdeki arkadaşımıza gidiyorduk, birkaç günlük uzaklaşma ve kurtuluş için. Kış bahara kavuşuyordu, henüz soğuk elini çekmemiş, çiçekler daha açmamıştı. Garip tıkırtılar arasında otobüsten indim. Nerede olduğumuzu bilmediğimiz, bizim kadar kimsesiz duran bir yolda, bozulmuş otobüsümüzün beyaz aydınlığını bırakıp, yol kenarındaki çimenlerin üzerine oturduk...
-- Günlük / Öyküler / Denemeler --