ted.com'da Dolaşırken, UI üzerinde güzel bir konuşmaya rastladım. Temel olarak Minority Report filminde gördüğümüze benzer bir arayüzü anlatıyor ve bunun bir örneğini gösteriyordu. Birkaç sene önce bu çok heyecan verici olabilirdi, belki geldiğimiz noktada işin nasıl hızlandığını da bu hayret eksikliği gösterebilir. Uzun zamandır, Wii'den beri diyelim, harekete duyarlı sensörler ile oyun oynuyoruz. Bunun bir adım ötesi olan hareketimizi kamera ile algılayarak cihazların gelmesini tahmin etmek de zor değil.
Benim için arayüz macerası ilk windows programlarıma gidiyor. O dönemlerde PC is the Computer diyorduk. Arkasından network/ağ kavramı gelişti ve "network is the computer" sloganı oturdu. Yani önce cihaz önemliydi, arkasından cihazın bağlanabilme imkanı. Ardından, imkanlar gelişti ve internet bilgisayar haline geldi. bugün bağlantısı olmayan bir bilgisayarı, elektrik kaynağına bağlı olmayan, çalışmayan bir cihaz olarak görüyoruz.
Son dönemde, Apple ile birlikte arayüzler başka bir adıma geçti. Bir alet kullanmadan artık arayüze dokunabiliyoruz.Bu imkan bana göre "Arayüz, Bilgisayardır" diye bağırıyor. Arayüz, yani kullanıcıya sunum önemli hale geldi. Bu sanıyorum "kullanıcı bilgisayardır"'dan bir adım öncesi.
Uzun zaman bu konuyu gözardı ettiğimizi kabul etmek lazım. Arayüzleri zenginleştirirken, aslında karmaşıklaştırdık. Hatta bilgisayarları karmaşık hale getirdik. Bugün arayüz imkanları gelişirken, basitleşiyor. Elimizdeki cihazlar bize daha az öğe/element ile daha fazla iş yapma imkanını sunuyor. bunu yaparken, gereksiz soruları ortadan kaldırıyor. Bu kullanıcı için bir nimet. Bu aslında gerçekten kullanıcı odaklılık, fonksiyon odaklılık ikinci planda.
Yıllar önce Microsoft'un Dr. GUI isimli bir yazarına sormuştum: Bir arayü hem uzman seviyedeki kullanıcıları hem de daha az yetkin olanları nasıl tatmin eder? Cevap o gün çok anlamlıydı: Belli bir uzmanlık seviyesine göre hazırla ve daha az yetenekli olanları unut!
Bugün tam tersini söylüyoruz: Arayüzler herkes içindir ve bundan daha fazlasını yapmak isteyenler dışlanacaktır. Böylece bilgisayar kendini çok geliştirmiş elit bir grubun hizmetinden, sadece telefon etmek, hesap yapmak, rapor hazırlamak yada oyun oynamak isteyen daha geniş bir kitleye hizmet verecek.
Benim için arayüz macerası ilk windows programlarıma gidiyor. O dönemlerde PC is the Computer diyorduk. Arkasından network/ağ kavramı gelişti ve "network is the computer" sloganı oturdu. Yani önce cihaz önemliydi, arkasından cihazın bağlanabilme imkanı. Ardından, imkanlar gelişti ve internet bilgisayar haline geldi. bugün bağlantısı olmayan bir bilgisayarı, elektrik kaynağına bağlı olmayan, çalışmayan bir cihaz olarak görüyoruz.
Son dönemde, Apple ile birlikte arayüzler başka bir adıma geçti. Bir alet kullanmadan artık arayüze dokunabiliyoruz.Bu imkan bana göre "Arayüz, Bilgisayardır" diye bağırıyor. Arayüz, yani kullanıcıya sunum önemli hale geldi. Bu sanıyorum "kullanıcı bilgisayardır"'dan bir adım öncesi.
Uzun zaman bu konuyu gözardı ettiğimizi kabul etmek lazım. Arayüzleri zenginleştirirken, aslında karmaşıklaştırdık. Hatta bilgisayarları karmaşık hale getirdik. Bugün arayüz imkanları gelişirken, basitleşiyor. Elimizdeki cihazlar bize daha az öğe/element ile daha fazla iş yapma imkanını sunuyor. bunu yaparken, gereksiz soruları ortadan kaldırıyor. Bu kullanıcı için bir nimet. Bu aslında gerçekten kullanıcı odaklılık, fonksiyon odaklılık ikinci planda.
Yıllar önce Microsoft'un Dr. GUI isimli bir yazarına sormuştum: Bir arayü hem uzman seviyedeki kullanıcıları hem de daha az yetkin olanları nasıl tatmin eder? Cevap o gün çok anlamlıydı: Belli bir uzmanlık seviyesine göre hazırla ve daha az yetenekli olanları unut!
Bugün tam tersini söylüyoruz: Arayüzler herkes içindir ve bundan daha fazlasını yapmak isteyenler dışlanacaktır. Böylece bilgisayar kendini çok geliştirmiş elit bir grubun hizmetinden, sadece telefon etmek, hesap yapmak, rapor hazırlamak yada oyun oynamak isteyen daha geniş bir kitleye hizmet verecek.
Yorumlar