Türkiye'nin Lojistik Potansiyeli ve yapabileceklerine dair elimizde ayakları yere basan bir veri olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu konu dağınık ele alınan ve bir çok başka sektöre göre verisi yetersiz bir alandır.
Özellikle, başarı kriterlerine göre şirketlerimizin durumunu anlamamızı sağlayacak olan temel göstergeler de belirgin değil. Sektör, geçmişinden kaynaklanan bir "sabunlama" anlayışının dışına çok da çıkmamış görünüyor. Sektörün lider firmaları, ki Alışan'ı da dahil ediyorum, kalite, insan kaynağı, müşteri ilişkisi gibi konularda açık başarı örnekleri gösterirken, küçük firmaların bir kısmı bu kavramları duymamış bile, bir kısmı ise bu kavramların öneminin farkında değil.
Yakın zamanda sohbet ettiğim bir iki lojistik firması, birkaç yıl içinde teknolojiye, özellikle yazılıma yaptıkları yatırımın milyon dolarlarla ölçüldüğünü anlatıyordu. Alışan için de bu farklı değil. Oysa, teknoloji kökenli bir yönetici olarak, lojistik firmalarına yazılım satmanın ne kadar güç olduğunu çok iyi biliyorum. Çok küçük rakamları dahi ödemekte ve bunlar ile ilgili bütçe ayırmakta güçlük çekiliyor. Esas olarak gerek çalışanlar gerekse yöneticiler bu alanı gereksiz harcama olarak görüyorlar. Bu da, ülkemizde lojistik teknolojilerinde gelişimin kısıtlı ve niş kalmasına sebep oluyor. Oysa, bir alandaki teknolojiye yapılan yatırım ülkenin gelişim imkanlarına yapılan yatırımdır.
Bir yayın kuruluşunun çok faydalı olduğuna inandığım bir girişimi var: Lojistik Aklın temsilcileri adı altında, firmaları bağımsız ve güvenli bir şekilde denetleyerek, hangi firmanın hangi alanda başarılı olduğunu, hangisinin gelişmeye açık alanları bulunduğunu araştıracak ve bu konunun sonucu olarak da belki bir ödül töreni düzenlenecek.
Gerçekleşeceğine dair henüz endişelerim olmasına ve kurum olarak katılıp katılmayacağımıza dair karar vermemiş olmamıza rağmen, fikir temel olarak çok önemli:Hepimizin hangi alanlarda daha başarılı olduğumuzu bilmeye ve bunu değerlendirerek topyekün bir kalkınmaya ihtiyacımız var. Elbette bu rekabet sebebi ile ince bir çizgi. Fakat EFQM Modelinin Alışan uygulaması sırasında buna benzer bir sorun ile karşılaşmış ve kendimizi kıyaslayacak bir şirket bulmakta güçlük çekmiştik. Kimse kimseye verilerini verecek kadar güvenmiyor , çünkü hepimiz birbirimiz ile ağır bir rekabet halindeyiz.
Bu ağır rekabet bana göre henüz başlangıç aşamasında. Ülkemizin lojistik hizmetleri alanındaki potansiyeli küçük değil. Nedense bu konudaki derin tecrübemizin ve bilgi birikimimizin başka ülkelere de akabileceğini, başka ülkelerde de başarılı olabileceğimizi görmüyoruz. Bu konuda kendi şirketim adına yaptığımız girişimlerin başarılı olacağına inanıyorum. Ancak bir kişinin koşması bazı konuları neticelendirmek için yeterli olmayacaktır.
Lojistik Akıl, ülkemizin yarınları için çok önemli bir unsur olacaktır: İmkanları, iş gücü, eğitim altyapısı ve konumu açısından bölgenin tümüne hitap edecek ve çok modlu, çok aşamalı ve çok unsurlu bir lojistik sistemi kurabiliriz.
Anadolu bir kez daha önemli pazarların geçiş noktasında ve bunu görmemek konusunda ısrar etmemiz bizim gerin dönülemez olarak fırsatı kaçırmamız anlamına gelecektir.
Özellikle, başarı kriterlerine göre şirketlerimizin durumunu anlamamızı sağlayacak olan temel göstergeler de belirgin değil. Sektör, geçmişinden kaynaklanan bir "sabunlama" anlayışının dışına çok da çıkmamış görünüyor. Sektörün lider firmaları, ki Alışan'ı da dahil ediyorum, kalite, insan kaynağı, müşteri ilişkisi gibi konularda açık başarı örnekleri gösterirken, küçük firmaların bir kısmı bu kavramları duymamış bile, bir kısmı ise bu kavramların öneminin farkında değil.
Yakın zamanda sohbet ettiğim bir iki lojistik firması, birkaç yıl içinde teknolojiye, özellikle yazılıma yaptıkları yatırımın milyon dolarlarla ölçüldüğünü anlatıyordu. Alışan için de bu farklı değil. Oysa, teknoloji kökenli bir yönetici olarak, lojistik firmalarına yazılım satmanın ne kadar güç olduğunu çok iyi biliyorum. Çok küçük rakamları dahi ödemekte ve bunlar ile ilgili bütçe ayırmakta güçlük çekiliyor. Esas olarak gerek çalışanlar gerekse yöneticiler bu alanı gereksiz harcama olarak görüyorlar. Bu da, ülkemizde lojistik teknolojilerinde gelişimin kısıtlı ve niş kalmasına sebep oluyor. Oysa, bir alandaki teknolojiye yapılan yatırım ülkenin gelişim imkanlarına yapılan yatırımdır.
Bir yayın kuruluşunun çok faydalı olduğuna inandığım bir girişimi var: Lojistik Aklın temsilcileri adı altında, firmaları bağımsız ve güvenli bir şekilde denetleyerek, hangi firmanın hangi alanda başarılı olduğunu, hangisinin gelişmeye açık alanları bulunduğunu araştıracak ve bu konunun sonucu olarak da belki bir ödül töreni düzenlenecek.
Gerçekleşeceğine dair henüz endişelerim olmasına ve kurum olarak katılıp katılmayacağımıza dair karar vermemiş olmamıza rağmen, fikir temel olarak çok önemli:Hepimizin hangi alanlarda daha başarılı olduğumuzu bilmeye ve bunu değerlendirerek topyekün bir kalkınmaya ihtiyacımız var. Elbette bu rekabet sebebi ile ince bir çizgi. Fakat EFQM Modelinin Alışan uygulaması sırasında buna benzer bir sorun ile karşılaşmış ve kendimizi kıyaslayacak bir şirket bulmakta güçlük çekmiştik. Kimse kimseye verilerini verecek kadar güvenmiyor , çünkü hepimiz birbirimiz ile ağır bir rekabet halindeyiz.
Bu ağır rekabet bana göre henüz başlangıç aşamasında. Ülkemizin lojistik hizmetleri alanındaki potansiyeli küçük değil. Nedense bu konudaki derin tecrübemizin ve bilgi birikimimizin başka ülkelere de akabileceğini, başka ülkelerde de başarılı olabileceğimizi görmüyoruz. Bu konuda kendi şirketim adına yaptığımız girişimlerin başarılı olacağına inanıyorum. Ancak bir kişinin koşması bazı konuları neticelendirmek için yeterli olmayacaktır.
Lojistik Akıl, ülkemizin yarınları için çok önemli bir unsur olacaktır: İmkanları, iş gücü, eğitim altyapısı ve konumu açısından bölgenin tümüne hitap edecek ve çok modlu, çok aşamalı ve çok unsurlu bir lojistik sistemi kurabiliriz.
Anadolu bir kez daha önemli pazarların geçiş noktasında ve bunu görmemek konusunda ısrar etmemiz bizim gerin dönülemez olarak fırsatı kaçırmamız anlamına gelecektir.
Yorumlar