Yüzün hiç solmayacak sanmıştım.
Ben bugün bildiklerimi hiç bilmiyordum.
Düzce'de, Celal Kasapoğlu caddesindeydik. Evimiz o zaman için kocaman, artık , şimdi, küçücük ve hatta depremden sonra yok olmuş bir binanın en üst katındaydı.
Kapıdan girince sağa döndüğünde salona girerdin. Girdim. Akşam üstüydü herhalde, okuldan mı gelmiştim bilmiyorum.
Bir ufak cüzdanım almıştım. Yada birisi hediye etmişti. Benzeri şimdi oğlumda var. Onun cüzdanı Örümcek Adam resimleri ile dolu. Ama aynısıydı hemen hemen..
Yanına gittim. Cüzdanımı gösterdim. İçi boş tabii. Hatta cüzdana ne konulur onu bile bilmiyorum. Yani para konulur tabi, onu biliyorum ama, param yok. Öğrenciyim, en fazla demir paralar veriliyor. Varsa..
Sana cüzdanımı gösterdim. Baktın, içine biraz para koydun.. Benim de koymamı beklercesine, ne kadar mutlu ettin beni, belki çok küçük bir paraydı. Önemli değil. Cüzdanım işe yarıyordu...
Yüzün, benim yüzüm güldüğü için gülmüştü...
Akşamları gelirdin, henüz bekardın, salonun bir duvar, büyük ve yumuşak koltuğun, yeşil fittilli kadifeden yastıklarından oturacak bir köşe kurulurdu. Önüne bir masa. Rakı mı içerdin , bira mı bilmiyorum. Ama içersen bizde kalırdın. Kimse seni yolda sarhoş görmesin diye... Sen kalınca çok sevinirdim.
Uzaktan gülen yüzünü seyrederdim, toparlak, saçları azalmış, ince bıyıklı bir yüz..
Anlatırken hep doğruyu anlatırdın. Kötüyü bile şaka ile, bazen acımasız olsa bile, anlatırdın.
Gelir yanına otururdum. Bazen Adigece, bazen Türkçe şakalar yapardın. "Bizi bahçemizde turist yapacaklar" dediğini hatırlıyorum, yaptılar da. Sonra bahçe de gitti, ev de... Ne dediysen, öyle oldu.
Yüzün hiç solmayacak sanmıştım.
Yıllar sonra, bir akşam, Kültür Mahallesinde, yıkılan, hepimizin hatıralarının ve çocuklarının ortak cennetinin yerine kurulan "Devrim Apartmanı" bir çeşit zebani gibi dikiliyordu. Şimdi hatırlıyorum, ne çok zebani derdin...
İşte o akşam, benim genç ve acemi sakallarım uzamıştı. Sofra kuruluyordu. Tabaklar yavaş yavaş taşınıyordu. Oğlun, kardeşim, yüreğinin gerçek mirascısı, bir yerlerde oynuyordu...
Herkes vardı sanki o sofrada. Herkes sakallarıma kızıyordu. Herkes beni itiyor, eziyordu. Sesimi çıkartamıyordum.
"Dokunmayın yeğenime" dedin. Yüzün asıldı. Biraz sessizlik oldu, olması gerektiği kadarı. Sonra dönüp "Ne istiyorsa yapsın, siz herşeyi doğru mu yaptınız?"
Yanlış da yapsam, beni seven ve şefkati ile , inanmasa bile , beni koruyan yüzün, hiç solmayacak sanmıştım.
Beni dövmeye kalkan çocuklardan ne çok korudun.. Bir keresinde öldüreceksin zannettim birini... Ramazan Pidesi almaya gönderdiğinde "susamdan pide görünmesin" derdin. Bir şekilde becerdim. Susamdan pide görünmedi..
Yıllar geçti.. Zındık olmayı, inanmayı, sevmeyi ve sevilmeyi yüzünden öğrendim.
Hayatımda hiç bir ramazan pidesine, senin sesin olmadan dokunmadım.
Yüzün Hiç Solmayacak Sanmıştım. Hatıramda hep sıcacık ve mutlu bir yüzün var. Olabilsem, senin gibi olmak isterdim. Olamam sanırım. Senin kadar temiz ve iyi değilim.
Hayatım boyunca, tüm zor anlarımda, senin yanımda olmanı istedim. Sana sorsam ne yapacağımı, ne kadar güzel olurdu. Olmadı.. Gençliğimin ilk günlerinde güzel ve büyük kalbini aldın gittin...
Bana iyi bir insan olma ülküsünü miras bıraktın. Hiç kirletmeden.. Yapamam sanırım.. Ama yapmak için uğraşırsam, hatalarımı şefkatin ile affedersin, biliyorum. İçim rahat..
Yüzün hiç solmayacak sanmıştım. Solmadı.. O kadar güzel gülen bir yüzün oldu ki. Hala rüyalarımda, ramazan pidesinde, ud sesinde, bir çocuğu severken veya vatan hasretinde solmayan o yüzün var.
İyi ki bu dünyadan gelip geçtin.. İyi ki ....
Jan Devrim
Temmuz 2015
Gömeç
Ben bugün bildiklerimi hiç bilmiyordum.
Düzce'de, Celal Kasapoğlu caddesindeydik. Evimiz o zaman için kocaman, artık , şimdi, küçücük ve hatta depremden sonra yok olmuş bir binanın en üst katındaydı.
Kapıdan girince sağa döndüğünde salona girerdin. Girdim. Akşam üstüydü herhalde, okuldan mı gelmiştim bilmiyorum.
Bir ufak cüzdanım almıştım. Yada birisi hediye etmişti. Benzeri şimdi oğlumda var. Onun cüzdanı Örümcek Adam resimleri ile dolu. Ama aynısıydı hemen hemen..
Yanına gittim. Cüzdanımı gösterdim. İçi boş tabii. Hatta cüzdana ne konulur onu bile bilmiyorum. Yani para konulur tabi, onu biliyorum ama, param yok. Öğrenciyim, en fazla demir paralar veriliyor. Varsa..
Sana cüzdanımı gösterdim. Baktın, içine biraz para koydun.. Benim de koymamı beklercesine, ne kadar mutlu ettin beni, belki çok küçük bir paraydı. Önemli değil. Cüzdanım işe yarıyordu...
Yüzün, benim yüzüm güldüğü için gülmüştü...
Akşamları gelirdin, henüz bekardın, salonun bir duvar, büyük ve yumuşak koltuğun, yeşil fittilli kadifeden yastıklarından oturacak bir köşe kurulurdu. Önüne bir masa. Rakı mı içerdin , bira mı bilmiyorum. Ama içersen bizde kalırdın. Kimse seni yolda sarhoş görmesin diye... Sen kalınca çok sevinirdim.
Uzaktan gülen yüzünü seyrederdim, toparlak, saçları azalmış, ince bıyıklı bir yüz..
Anlatırken hep doğruyu anlatırdın. Kötüyü bile şaka ile, bazen acımasız olsa bile, anlatırdın.
Gelir yanına otururdum. Bazen Adigece, bazen Türkçe şakalar yapardın. "Bizi bahçemizde turist yapacaklar" dediğini hatırlıyorum, yaptılar da. Sonra bahçe de gitti, ev de... Ne dediysen, öyle oldu.
Yüzün hiç solmayacak sanmıştım.
Yıllar sonra, bir akşam, Kültür Mahallesinde, yıkılan, hepimizin hatıralarının ve çocuklarının ortak cennetinin yerine kurulan "Devrim Apartmanı" bir çeşit zebani gibi dikiliyordu. Şimdi hatırlıyorum, ne çok zebani derdin...
İşte o akşam, benim genç ve acemi sakallarım uzamıştı. Sofra kuruluyordu. Tabaklar yavaş yavaş taşınıyordu. Oğlun, kardeşim, yüreğinin gerçek mirascısı, bir yerlerde oynuyordu...
Herkes vardı sanki o sofrada. Herkes sakallarıma kızıyordu. Herkes beni itiyor, eziyordu. Sesimi çıkartamıyordum.
"Dokunmayın yeğenime" dedin. Yüzün asıldı. Biraz sessizlik oldu, olması gerektiği kadarı. Sonra dönüp "Ne istiyorsa yapsın, siz herşeyi doğru mu yaptınız?"
Yanlış da yapsam, beni seven ve şefkati ile , inanmasa bile , beni koruyan yüzün, hiç solmayacak sanmıştım.
Beni dövmeye kalkan çocuklardan ne çok korudun.. Bir keresinde öldüreceksin zannettim birini... Ramazan Pidesi almaya gönderdiğinde "susamdan pide görünmesin" derdin. Bir şekilde becerdim. Susamdan pide görünmedi..
Yıllar geçti.. Zındık olmayı, inanmayı, sevmeyi ve sevilmeyi yüzünden öğrendim.
Hayatımda hiç bir ramazan pidesine, senin sesin olmadan dokunmadım.
Yüzün Hiç Solmayacak Sanmıştım. Hatıramda hep sıcacık ve mutlu bir yüzün var. Olabilsem, senin gibi olmak isterdim. Olamam sanırım. Senin kadar temiz ve iyi değilim.
Hayatım boyunca, tüm zor anlarımda, senin yanımda olmanı istedim. Sana sorsam ne yapacağımı, ne kadar güzel olurdu. Olmadı.. Gençliğimin ilk günlerinde güzel ve büyük kalbini aldın gittin...
Bana iyi bir insan olma ülküsünü miras bıraktın. Hiç kirletmeden.. Yapamam sanırım.. Ama yapmak için uğraşırsam, hatalarımı şefkatin ile affedersin, biliyorum. İçim rahat..
Yüzün hiç solmayacak sanmıştım. Solmadı.. O kadar güzel gülen bir yüzün oldu ki. Hala rüyalarımda, ramazan pidesinde, ud sesinde, bir çocuğu severken veya vatan hasretinde solmayan o yüzün var.
İyi ki bu dünyadan gelip geçtin.. İyi ki ....
Jan Devrim
Temmuz 2015
Gömeç
Yorumlar