Niye
Öldün Hüseyin ?
Sabahları, 13 T ile
Ümraniye’den biniyorlardı otobüse birlikte. Hüseyin’in evi ile onun evi çok
yakındı ama onun evi biraz daha, belki yüz metre daha ötedeydi, yokuşun hemen
bittiği yerde bir kondu. Kendisi yapmadı, babası yapmış geldiğinde, bütün
akrabaları burada. Amca çocukları birlikte yerleşmişler. Ne zorluklarla
yapılmış bu gecekondular, elleri ile dikmişler dört duvarı. İçinde dondurucu
soğukta kimse yokken yaşamışlar. Şimdi artık, çok şükür, daha iyi bir ev oldu,
iki odası var. Çocuklar televizyon odasında yatıyorlar, döşeklerini çıkartıp.
Kendisi, karısı ufak odadalar.
Sabahları, 13 T ye
binmeden önce Hüseyin’i her gün kapısının önünde bekliyordu. Bazen çayını içerken
görüyordu pencereden, seslenip çağırıyordu. Ayakkabısını giymesi acele ile
aklında. Ellerinde birer poşet, yavaş yavaş yürürlerdi Ümraniye’nin ana
caddesine.
Giderken neşe ile
konuşulardı. Hüseyin yeni evlenmişti, çocukları olmamıştı. “Benden değil” dedi
Hüseyin bir kez, “Her şeyi denedim, maşallah çalışıyor ama olmadı.” Doktora
gideceklerdi haftaya. Biraz boynu büküktü Hüseyin’in ama dalyan gibi adam,
ondan değil besbelli. Karısı, tazecik bir genç kız, biraz mahzun, iki oda evi
çekip çevirirdi. Bir eve bebek bakmaya giderdi. Boş günlerde de temizliğe
gidiyordu haftada 2 kez. Pazar ve Cumartesi.
Hüseyin’e gülerek
bakıyordu, çocuğu olunca yapacaklarını anlattığında. Onun da kızı, Neşem, bir güzel okuyordu ki sorma gitsin.
Geçen sene deneme sınavında birinci oldu, Maşallah, burs verdiler. Bu yaz
bitsin, özel okula kayıt olacak. Biraz da kendisin ödemesi lazım, okul uzak
servis de var. Ama çalışıp kazanacaktı inşallah, Neşem okuyacak, evlere
temizliğe gitmeyecekti.
Ataşehir’e
geldiklerinde, yeni yapılan alışveriş merkezinin önünde iniyorlardı saat 7
gibi. O saatte yollar boş, genelde çabuk varıyorlardı. Sohbet ede ede
giderlerdi Hüseyin ile. İkisi de mesai yapardı. Maaşları çalıştıkları saat,
sıva yaptıkları kat ile hesaplanıyordu. Tek maaşa kalsalar, kesinlikle
geçinemezlerdi. Ama Allah güç veriyor, Hüseyin ile birlikte herkesten fazla kat
sıva yapıyorlardı. Yaptıkça kazanıyorlardı çok şükür. Bu inşaat iki yıl daha
devam eder en az. Çocuğun okulu garanti gibi bir şey diye düşünürdü her gün.
Otobüsten indikten
sonra bir sokak köpeği takılırdı yanlarına. Her sabah onlarla birlikte yürür
giderdi. Başını okşaya okşaya giderlerdi dev binanın yanına.
O gün de birlikte
çıktılar yola. Köpek de geldi, poşetleri ellerinde konuşa konuşa gittiler. Poşetlerden
iş kıyafetlerini çıkarttılar, her zamanki gibi. Besmele çekip başladılar
sıvaya.
Sonra.
Sonra Hüseyin düştü
pencerenin sıvasını yaparken. Biraz dışarı mı sarmış ne olmuş. Gözünün önünde,
düştü Hüseyin .Ses de çıkmadı. Bir bağırtı 30 kat aşağıdan.
Allah diye diye
koştu aşağı. Yerde kan içinde yatarken gördü onu.
Hüseyin öldü.
Gencecik gelin,
çığlıklar içinde kaldı. Sessiz, boğuk ağlamaları mahalleyi inletti günlerce.
Bütün işçiler
inşaatın kapısında toplandılar. Bir tane dostu, arkadaşı, yardımcısı Hüseyin’in
canını alan o koca binaya düşman oldular birlikte. Ne olurdu biraz daha fazla
önlem alsalardı. Ne olurdu iş yetişecek diye bu kadar üzerlerine gelmeselerdi.
Ekmek parası için ölmek kadar acısı var mıydı ?
Gazeteciler geldi,
milletvekilleri. Öfke ile anlattılar yaşadıklarını. Maaşlarının geç yattığını
anlattılar. Usta başının kötü davrandığını, yemeklerin ne kadar kötü olduğunu…
Gün ışırken
girdikleri inşaattan, güneş batınca çıktıklarını anlattılar. Üşüdüklerini
anlattılar.
“Biz de insanız”
dediler. Hemen önlerinden geçen zenginliği görmezden geldiklerini anlatamadılar
bir tek. Onlar çalışırken yolun öte tarafında kafelerde oturanları nasıl
izlediklerini anlatamadılar. Cümleleri yetmedi o duyguya.
Bakanlık geldi.
Mühür vurdu binaya. “Oh olsun” dediler. Onlara değer vermeyen bu adamlar da
zarar edecek bina bitmeyecekti.
Eve gitti. Karısına
anlattı bunları bir bir. Öfkesini de anlattı. Hüseyin’in mezarında rahat
uyuyacağını da anlattı.
Birkaç hafta
sakince beklediler ne olacağını .Ay sonu geldi. Maaşları yattı. Tam zamanında.
Ama sadece maaşları
yattı. Çok sıva yapamadılar o ay. Ve sonraki ay. Hiç sıva yapamadılar.
Hiç sıva
yapamayınca gelen para yetmedi. Bir iş bulmaya çalıştı. Bulamadı. Boya yaptı birkaç
hafta. Olmadı.
Çocuğun okulu
açılacak oldu. Neşem gözünün içine baktı. “Kızım, param yok” dedi “O okula
kaydedemem seni”
“Ama baba burs
kazandım ben” dedi Neşem, “ Ben çok çalıştım, burs kazandım, niye gidemiyorum”
Neşem’in yorganın
altında ağlamasını duydu günlerce.
Sigarasını çok
içmek istedi. İdareli içti. Bir gece iki bira aldı. Onları içti. Fayda etmedi
içindeki acıya.
Hüseyin’e kızdı. “Neden
öldün be Hüseyin?” dedi, “Hepimiz aç kaldık. Az dikkat etsen olmaz mıydı be ?
Yaktın hepimizi..”
İnşaat aylar sonra
tekrar başladı.
Neşem o okula
gidemedi.
10/09/2016
Yorumlar