Ana içeriğe atla

Günlükten 04/02/2018

I Neden Yazıyorum

İşte bunları günlüğüme yazıyorum, şimdi 86 sayfa oldu. 50 yaşımda yayınlarım belki, en azından birkaç kopya, insanlığa faydası olur. Yemek tarifi kitaplarından az fazla.

İşte bunları yazıyorum, iğnelik var, iğneleri koyuyorsunuz, yağdanlık var yağ konulur içine. Mezarlık var, ölü konuluyor, Günlük mesela günler birikiyor. Yağmurluk da var ya da gümüşlük.

Üzgünlük var, içine ne koydunuz onun siz?

Acılık var, yemeklerde oluyor. Acılık.

Yorgunluk, içine yorgun konulan insan.

Bitkinlik var, bitmenin bir birikimi.

Kelimeler, kelime üstüne. Mutsuzluk var, mutsuz biriken yer.

Kelimeler, kelime üstüne, günlük.

Sakinlik, hep sakin orası. Dutluk mesela.

Neden yazıyorum? Öykülük benim yazdıklarım, içine öykü kokuyorum. Hayatımın içine koyuyorum, yorgunlukları, üzgünlükleri koyuyorum. Yağmurluk koyuyorum, gözyaşlarından kaçabilmek için. Rüyalık var bende, kabusluk ve yalnızlık bol miktarda.

Neden yazıyorum? Yazdıklarım anlatıyor bütün bunları. Yazdıklarım ile anlatıyorum.

Ben anlatmazsam eksik kalacak hayat, farkında değil misiniz? Yazmak için çektiğim acının, yaşadığım mutsuzluğun farkında değil misiniz?

Bir öykü kaç acı ile yazılıyor, kaç parçalanma bir roman ediyor.

Kaç hasret, kaç yalnız bırakılma.

Kaç Nastenska lazım yalnız bırakılmanın hatırına, kaç mezar taşı lazım ölmeden önce ölümün soğukluğunu hissetmek için, kaç kez daha terk edilmek ve terk etmek lazım aşkı anlamak için.

Neden yazıyorum?

Yazıyorum. Yazmasam eksik kalacaksınız. Oysa, ben yaşarken tamamım.

Ama siz eksik kalacaksınız. Yaşadıklarınız eksik kalacak.

Sizi kimse anlatmayacak, ben yazmazsam.

Ben yazdım, siz anlamadınız. Olsun.

Ben yazdım, hiç yaşamamış gibi olmadı o yalnızlıklar ve ağlamalar.

Ben yazdım, hiç sevilmemiş gibi olmadınız artık.


04/02/2018

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Thassos

Thassos Adası, Kavala'nın açığında bulunan, belki Gökçeada büyüklüğünde güzel bir turizm bölgesi. Ulaşımı Kavala'dan yada Keramoti'den yapılabiliyor. Alexandroupoli'den yaklaşık 150 KM uzaklıkta. Güzel bir otoyol ile ulaşılıyor. Ancak Alexandroupoli/Dedeağaç ile Keramoti arasında çok az akaryakıt istasyonu var. Bu yüzden tedarikli yola çıkmak lazım. Adaya araçla ulaşım Keramoti üzerinden. Esas olarak ada, bu beldeye daha yakın. Kavala'dan yapılacak feribot seyahati daha uzun sürüyormuş. Otoyolda ilk "Feribot" talebasını takip ederek gidilebiliyor. Feribota ulaşmak için zaman zaman tabelalar ortadan kaybolduğundan, Havalaanı tabelasını takip etmek lazım. Son anda başka bir tabela ile yön bulunuyor. Tabelalarda latin alfabesi ile yazılanlar birbirini tutmadığından hayat çok zorlaşabiliyor. Chistopoli yada Hristopoli yazılabiliyor. Aynı gerekçe ile navigasyona da pek güvenmemek lazım. Aynı isme sahip bir çok şehir, bölge var. Rızkının Peşinde Bir Ma...

Alexandroupoli

Alexandroupoli, bizim bildiğimiz adı ile "Dedeağaç", Türkiye'ye son derece yakın bir sahil kasabası. Büyük değil, ama turizm açısından, sınırın Türkiye tarafından kalan bölgelere göre çok daha gelişmiş. Türkiye'den girilen otobandan çıktıktan sonra denize doğru gidince otellere ve yemek yenilebilecek yerlere ulaşılıyor. Bir gün kaldığım için çok fazla inceleyemedim ama her bütçeye göre otel ve lokanta var. Kapıdan girince otellerin verdikleri fiyatlar ile internet üzerinden alınan fiyatlar birbirinden çok farklı. Bu yüzden http://www.hotels.com yada http://www.booking.com gibi adresler uzerinden rezervasyon yapılmasını tavsiye ederim. Üstelik başka ziyaretçilerin yorumlarını da okumak mümkün. Otel fiyatları 50 EU ile 140 EU arasında değişiyor. Şu anda yüksek sezon olmasına rağmen, bize 140 EU'ya kendi havuzu olan bir oda önerdiler. Kalmadık o ayrı... Şehir merkezinde "club"lar, kafeteryalar ve lokantalar yanyana. Otel olarak Thraki oteli tercih ...

Üstümde Bunu Bulmuşlar

Ben öldükten sonra, cebimde bir sinema bileti bulmuşlar. Kötü bir macera filminin bileti, yani öyle ciddiye alınacak birşey değil. Akşam matinesiydi, indirim kartımı kabul etmemişlerdi, biraz pahallıydı. Homurdanıp ödemiştim, gişedeki kızın aldırmaz tavırları sıkıntımı ağırlaştırmıştı. Filmin başlamasına biraz zaman vardı, gezindim alışveriş merkezinde. Vitrinlere baktım, vitrinlere bakan insanlara. Fiyat etiketleri, tıpır tıpır yürüyen kadınlar. Tatlı kahkahalar, ışıklar ve yansımaları... Güzel mavi gömlekler, hep sevdiğim gibi. Yüzüm karardı, sıkıldım. Işıklar gözümü kör etti, kaçarcasına çıktım binadan. Gök alabildiğine uzanıyor, arabalar kızarmış bulutların altında dört bir yana kaçışıyordu. Ufukta hayatımın en kızıl güneşi batıyordu. Gün batıyordu. Gökyüzü, binalar... Altında gezinen insanlar... Her biri birleşmiş, tek bir nesne olmuştu. Tek bir büyük resim, akıl almaz bir manzara. Bir dehşetli resmin içinde, bir minicik karakter olmuşum, neresi gerçek neresi sadece bir s...