Yıkımın Çolak Tanrısı Za
Küçük Evrenin çolak tanrısı Za, karanlıktaki uykusundan uyandı ve büyük bir boşluk buldu.
Bu boşluğu sevmedi, Za. Bir küçük Yıldız yarattı önce. Bu yıldıza “Kaar” adını verdi. Kaar, kuvvetli bir yıldızdı. Bir süre izledi, alevlerini ve gücünü. Bu gücün kendisinden geldiğini gördü.
\
Kaar’a yaşam üfledi. Yaşam alevlerin ve öfkenin içinde var olamazdı, bu yüzden Kaar kendi içinden parçalar fırlattı boş Evrenin içine. Bu parçalar, etrafında dolaşmaya başladı.
Za, bu ahenkli dönüşü sevdi. Her bir parça farklı farklı gezegenler oluşturdu. Önce birer kaya parçasıydı her biri, sonra şekillendiler ve değiştiler. Herbirinin farklı özellikleri oldu. Kimi soğuktu kimi sıcak. Kimi ıslaktı, kimi kuru. Kimi küçüktü kimi devasa.
Bunlardan biri,Runt, Kaar’dan aldığı yaşamla kıpırdandı. İçinde minik minik hareketler başladı. Za ilgi ve heyecanla izledi. Tek bir nefesinin zaman içindeki etkisini gördü. Devasa hareketlerin, alevlerden çıkan yaşam tohumlarının, gözün görmeyeceği amaçlarını izledi heyecanla.
Za yoruldu izlemekten. Ama yaşam bitmesin istedi. Artık yaşama bir daha dokunmak istemedi ama yaşam da var olsun istedi. Kendine bir yol çizsin ve Za olmadan da var olsun istedi.
Bu yüzden Za, yaşamın olduğu o gezegene yok olma kaderi çizdi ve geldiği derin uykuya geri döndü.
Runt’daki yaşam var olmaya devam etti. Küçük, çok küçücük yaşam parçaları büyüdü. Büyüdükçe Runt’un her yerine yayıldı. Renkler arttı, yaşam arttı. Birbirine benzeyen, benzemeyen milyarlarca yaşam oldu. Bir kısmı bir diğerini yendi, bir kısmı zaten yok olacaktı. Bazıları yok olacakken var olmayı başardı.
Çok zaman geçti, Runt artık yaşama yetmez oldu. Yaşam da Runt’u bitirmeye başladı. Yaşam Runt’u öldürüyordu. Renkler solmaya başladı. Artık çok az renk ve heryeri kapsayan, tüketen bir tek renk kalmıştı.
Sonra o renk de solmaya başladı. Runt eskisi gibi soğuk ve çirkin bir kaya parçası olmak üzereydi.
Yaşam, var olmanın tadını bir kez almıştı oysa. Yaşam, Za’nın varlığından habersiz, kendi varlığının Tanrısı oldu bir zaman sonra. Gücü kendinden gelen, muktedir ve yorulmayan bir tanrı.
Bu yüzden yaşam, başka gezegenlere doğru bir tek adım attı. Gözün görmeyeceği, aklın almayacağı küçüklükte bir parça yaşamı, bir tanrı değil ama bir tanrıca gibi, başka bir kaya parçasına gönderdi.
Sonra orası da Runt oldu. Ve sonraki kaya parçaları da. Ta ki Runt’un çevresindeki her kaya parçasında bir parça yaşam kendine yer bulana ve varlığın titreşimleri, yaşamın ve mücadelenin kokusu her yere bulaşana kadar. En soğuk gezegenden en ıslak olanına kadar, Yaşam Tanrıçası var olmanın bir yolunu buldu.
Za, küçük Evrenin çolak tanrısı, uykusundan uyandığında, gördüklerine şaşırmadı. Yok oluşun, yeni var oluşlara yol açtığını gördü, derin bilgeliği ile.
Za, küçük Evreni ve kendisine rakip ve çok daha güçlü o var olma tanrıçasını, yaşamı kendi haline bıraktı.
03.07.2019
Yorumlar