Ana içeriğe atla

Kırılgan


Güneşin batışını izle. Bulutların nasıl renk değiştirdiğini, kırmızıdan maviye geçişini ve sonra da lacivert, siyah bir gökyüzünün heryeri kaplamasını izle...

Bir daha izlemeyebilirsin.

Yaklaşık iki yıl önce, bana pankreas kanseri teşhisi konduğunda, bulutları ve gökyüzünü düşünmüştüm. Yaldızların gökyüzünü kaplamasını göremeyeceğimi düşündüm. Bir hastane sedyesinde, yarı baygın, bedenimin sarsıldığını, koluma serumlar takıldığını, boğuk sesler arasında yavaşça son uykuma kaydığımı düşündüm.

Ölmeden önce yapmak istediklerimin uzun listesini düşündüm, çocuklarıma doya doya sarılmak, sevdiğim kadını kucaklamak, ailemle güzel bir akşam yemeği yemek, dostlarımla kahkaha atmak, bir teknenin rüzgarla denizin içinden geçip gitmesini hissetmek.

Çok ağladım, öleceğim için değil, yapamadıklarıma zaman ayırmadığım için. Bir tay gibi koşmaya doyamadığım için.

Sonra, bir hediye gibi, teşhisin hatalı olduğu ortaya çıktı.

Ama o gün gelecek, onu hissettim.

Sen de hisset, içinde duy. Bir gün son kez uyunacak ve sonra aynı gün son kez uyuyacaksın.

Yaşam, öylesine kırılgan ki. Bir mum alevi gibi, bir puf, bitiyor.

Yaşama sarıl, onu kucakla. Daha çok sev, daha çok yaşa. Ölüme ancak böyle direnebilirsin.

Doğduğundan bu yana içinde seni rahatsız eden boşluğu, ölümün boşluğunu, ancak yaşayarak doldurabilirsin.

Giden geri gelmiyor, gelmeyecek. Hatıralarda yaşamak bir avuntu. Yaşamın içinde yaşamak gerekli, doya doya, sarhoş olarak.

Artık o hatalı teşhise minnettarım. Onu kucaklıyor ve bir hediye olarak kabul ediyorum. Ölümün gözlerimin içine baktığı o bir haftayı seviyorum. Bugüne dek bana öğretilen en önemli dersi öğretti.

Yaşa. Oyun oynamış ve susuz kalmış bir çocuğun, suyu kana kana içmesi gibi yaşa.

Yaşam çok kırılgan, kırılmadan onu kucakla.

19/7/2020

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Thassos

Thassos Adası, Kavala'nın açığında bulunan, belki Gökçeada büyüklüğünde güzel bir turizm bölgesi. Ulaşımı Kavala'dan yada Keramoti'den yapılabiliyor. Alexandroupoli'den yaklaşık 150 KM uzaklıkta. Güzel bir otoyol ile ulaşılıyor. Ancak Alexandroupoli/Dedeağaç ile Keramoti arasında çok az akaryakıt istasyonu var. Bu yüzden tedarikli yola çıkmak lazım. Adaya araçla ulaşım Keramoti üzerinden. Esas olarak ada, bu beldeye daha yakın. Kavala'dan yapılacak feribot seyahati daha uzun sürüyormuş. Otoyolda ilk "Feribot" talebasını takip ederek gidilebiliyor. Feribota ulaşmak için zaman zaman tabelalar ortadan kaybolduğundan, Havalaanı tabelasını takip etmek lazım. Son anda başka bir tabela ile yön bulunuyor. Tabelalarda latin alfabesi ile yazılanlar birbirini tutmadığından hayat çok zorlaşabiliyor. Chistopoli yada Hristopoli yazılabiliyor. Aynı gerekçe ile navigasyona da pek güvenmemek lazım. Aynı isme sahip bir çok şehir, bölge var. Rızkının Peşinde Bir Ma...

Alexandroupoli

Alexandroupoli, bizim bildiğimiz adı ile "Dedeağaç", Türkiye'ye son derece yakın bir sahil kasabası. Büyük değil, ama turizm açısından, sınırın Türkiye tarafından kalan bölgelere göre çok daha gelişmiş. Türkiye'den girilen otobandan çıktıktan sonra denize doğru gidince otellere ve yemek yenilebilecek yerlere ulaşılıyor. Bir gün kaldığım için çok fazla inceleyemedim ama her bütçeye göre otel ve lokanta var. Kapıdan girince otellerin verdikleri fiyatlar ile internet üzerinden alınan fiyatlar birbirinden çok farklı. Bu yüzden http://www.hotels.com yada http://www.booking.com gibi adresler uzerinden rezervasyon yapılmasını tavsiye ederim. Üstelik başka ziyaretçilerin yorumlarını da okumak mümkün. Otel fiyatları 50 EU ile 140 EU arasında değişiyor. Şu anda yüksek sezon olmasına rağmen, bize 140 EU'ya kendi havuzu olan bir oda önerdiler. Kalmadık o ayrı... Şehir merkezinde "club"lar, kafeteryalar ve lokantalar yanyana. Otel olarak Thraki oteli tercih ...

Üstümde Bunu Bulmuşlar

Ben öldükten sonra, cebimde bir sinema bileti bulmuşlar. Kötü bir macera filminin bileti, yani öyle ciddiye alınacak birşey değil. Akşam matinesiydi, indirim kartımı kabul etmemişlerdi, biraz pahallıydı. Homurdanıp ödemiştim, gişedeki kızın aldırmaz tavırları sıkıntımı ağırlaştırmıştı. Filmin başlamasına biraz zaman vardı, gezindim alışveriş merkezinde. Vitrinlere baktım, vitrinlere bakan insanlara. Fiyat etiketleri, tıpır tıpır yürüyen kadınlar. Tatlı kahkahalar, ışıklar ve yansımaları... Güzel mavi gömlekler, hep sevdiğim gibi. Yüzüm karardı, sıkıldım. Işıklar gözümü kör etti, kaçarcasına çıktım binadan. Gök alabildiğine uzanıyor, arabalar kızarmış bulutların altında dört bir yana kaçışıyordu. Ufukta hayatımın en kızıl güneşi batıyordu. Gün batıyordu. Gökyüzü, binalar... Altında gezinen insanlar... Her biri birleşmiş, tek bir nesne olmuştu. Tek bir büyük resim, akıl almaz bir manzara. Bir dehşetli resmin içinde, bir minicik karakter olmuşum, neresi gerçek neresi sadece bir s...