İstanbul Sözleşmesinin iptal edilmesi, çalışan kadınlar gününden hemen sonra gündemimize düştü. Uzun yıllardır bu sözleşmenin uygulamaya alınmasını tartışırken, bir anda tamamen uygulanmayacağı haberi ile sarsıldık.
Aslında İstanbul Sözleşmesinin içindeki bir çok maddenin zaten mevcut kanunlarımızda bulunduğunu söylemek çok doğru. Bu kanunların uygulanmadığı, caydırıcı olmadığı ve bu yüzden kadın cinayetlerinin artarak devam ettiği de doğru.
Son dönemde bir çok olayda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmadığını, Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen bazı uygulamalar yapıldığını gördük. Ülkemizde belli konularda hukuk kurallarının çalışmadığını söylemek mümkün.
Mahkemenin bir vatandaşın son değil ilk sığındığı liman olması, oraya gittiğinde kendini güven altında hissetmesi gerekiyor. Oysa defalarca koruma kararı çıkartmış kadınların cinayete uğradığını, korunmadığını ve vahşice öldürüldüğünü biliyoruz.
Geçtiğimiz hafta bir kadını öldüren katili mahkeme kapısında karşılayan arkadaşlarının, bu canice eyleminden dolayı onu tebrik etmesini de izledik.
Zaten uygulanmayan ve uygulanmadığı için infial yaratan İstanbul Sözleşmesi ve benzeri kanunların iptal edilmesinde nasıl bir fayda olduğunu soruyorum kendime. İstanbul Sözleşmesi gerektirdiği kurumlar zaten kurulmadı, zaten gerekli adımlar atılmadı.
Daha da kötüsü, devlette söz sahibi insanlar kadın cinayetlerinin varlığını reddettiler, bu konunun abartıldığını söylediler.
O zaman İstanbul Sözleşmesi niye iptal edildi?
İstanbul Sözleşmesi iptal edildi, çünkü kadınlarımızın bir kısmı oy vermek açısından özgür değil. İptal edildi, çünkü genç kızlarımızın okumasını, ayakları üzerinde duran bir birey olmasını değil sadece kadın olmasını istiyoruz.
Çünkü kadını sadece anne olarak görmek ve böylece çalışma hayatından, sanattan, üretmekten alıkoymak istiyoruz. Memesinin ucuna bir bebek yerleştirmek ve önemli kararları erkeklere bırakmasını sağlamak.
İstanbul Sözleşmesinin iptal edilmesi, bu bakış açısının sağlamlaştırılmasını sağlıyor. Başka bir şey değil.
Kadınların eğitim alması, çalışması, üretmesi, hayatın içinde olması ve özgür olması gerekiyor. Geleceğimiz buna bağlı. Ümidimiz bu. Toplumun yarısını yok sayan ve üretimden çeken hiç bir anlayışın başarılı olması mümkün değil.
Yorumlar